Tercih Yapmak Zorunda Değiliz

0
1308

NE ASKERİ DEMOKRASİ, NE DE “MOLLA DEMOKRASİSİ”

Türkiye 2. Susurluk kabul edilen Şemdinli gündemi üzerinden “molla demokrasisi” ile “askeri demokrasi” arasında tercih dayatması ile karşı karşıya bırakılmıştır. Savcıyı onaylayanlar “AKP’li”, Büyükanıt’ın masum olduğuna inananlar ise “laik, demokrat, vatansever” oluveriyor. Ama acaba gerçeklik bu kadar yalın mı? 

Öncelikle belirtilmeli ki, nedenleri ne olursa olsun, “dokunulmazların” yargılanabilmesi için bir savcının kapı aralamış olması dikkat çekiciydi. Fakat, bu kayıkçı dövüşünün hengamesi içerisinde çoğunluğun Şemdinli’deki patlamaların nedenlerini ayırabilecek ne dikkati, ne de takati kaldı. Haklı olanı değil de, en güçlüyü destekleyerek işin içinden sıyrılan boyalı basının yarı-aydınları, bu tartışmanın taraflarının aynı kaptan yemek yediğini görmezden gelebilecek kadar neden-sonuç ilişkilenmelerinden uzaklaşıverdi. Suni gündemlerle tartışmaların seyrini belirleyenler köşe başlarındaki yerlerini sağlamlaştırdıkça, ezilen çimenler gözden kaçırıldı! 

Filler tepişir çimenler ezilir 

Aslında kamuoyu bu tartışmanın taraflarını yeterince mercek altına almadı. İfadeleri generallerin yargılanması girişiminin bir numaralı dayanağı yapılan ve Nurcu olduğu söylenen “işadamının” cebinin bu kadar şişkin olmasının, askeri ihalelerden aldığı büyük paya bağlı olduğu gözden kaçırıldı. Diğer tarafta ise; başta Kenan Evren olmak üzere, aşırı dincilere karşı olduğunu söylerken, toplumsal muhalefeti ortadan kaldırmak adına, ABD patentli “ılımlı İslam” modelini 25 yıldır palazlandıranlar onlar değil miydi!? Tüm bu icraatlarının dindar insanlarımızı çok sevdiklerinden olmadığını artık herkes bilmekte. 

Bize olmamız/olmamamız gerekenler hazır sunulduğundan, Türkiye’de “bir şey olmak ya da olmamak” iyice kolaylaştı. Statükolar kolay yaftalamalara gebe yine. Kim atarsa atsın, patlayan bir bombayı, döşenen bir mayını en insani duygularla eleştirirken bile her an herkesin düşmanı olma riskini barındıran bir statüko bu. Birileri korkuyu yaygınlaştırarak arkasını sağlama alıyor. 

Demokrasi tartışmalarını “türban” ekseninde şekillendiren ve sınırlayan anlayış, sadece kendileri ve kendilerinden yana olanlar için demokrasi isteyen bir anlayış olduğunu artık gizleyememekte. Türkiye’de uygulamaya sokulan bu senaryonun baş aktörlerinin en güvendiği olgu ise, halkın gün geçtikçe zayıflayan/zayıflatılan toplumsal hafızası..! Paşalar suç işlediğinde herkes gibi yargılanmalarını sağlayacak siyasal manipülasyonlardan bağımsız savcılar nerede!? Aba altından sopa gösterilen ya da siyasi mevzi kazanma amacı güdülen sınırlarda, bombaların gölgesinde şekillenen demokratikleşme süreci, ancak paşa-savcı sarmalında gündem olabilmekte. Oysa ki, bugün karşıt gibi görünen tarafların, danıştıkları ve hatta icazet aldıkları tek gerçek patronun kim olduğunu herkes biliyor; ABD..! 

Türkiye gündemi, senaristleri ve baş aktörleri bunlar iken, gerek Kafkasya’da gerekse de Türkiye’de siciliyle yakından tanıdığımız savaş endüstrisinin temsilcisi ABD ve uzantıları yanı başımızda savaş çığlıkları atmakta. Tıpkı Şemdinli gibi burada da “molla demokrasisi” ve “askeri demokrasi” arasında sıkışıp kaldı yüz milyonlarca insan. Savaşlarla beslenen sistemin ihtiyaçlarını karşılamak için, ölümü bekleyen masum halklar çaresiz. BARIŞ için ısrarlı olanların anlaşılabilmesi için; daha kaç bomba, daha kaç kısır çekişme ve daha kaç savaş görmemiz gerekmekte? 

Bir kişiyi bile ötelemeden/yok saymadan doğru zamanda, doğru yerde, doğru şeyleri söylemeli inatla. “Başlarken” yazısında olduğu gibi Jineps’in çizgisini belirleyen 2 cümleyi tekrar etmek gerekirse: 

…Her halk, diğer halkın gerçekliğini ve tarihsel değerlerini yadsımadan, gönüllülük temelinde birlikte yaşamalarını engelleyebilecek senaryolara karşı ayrışma değil, birleşik mücadele ve birlikte yaşam anlayışı öne çıkmalıdır… 

Demokratik ve kültürel gelişmeyi, Çerkesler de dahil tek bir etnik grubun değil, tüm Türkiye’nin ortak ihtiyacı olarak algılayıp, ayrım yapmadan, herkes için ve herkesle beraber olmak adına JİNEPS’le bir adim daha attık.” 

 

Sayı: 2006 04