Bağımsız Düşünebilmek

0
1182

Özellikle Adıgey’e yerleşmiş arkadaşlarımızda görülen bir durum var. Rusya’ ya veya Bölge cumhuriyetlerine yapılan herhangi bir eleştiriye tahammül etmekte zorlanıyorlar ve hemen anında sert cevaplar veriyorlar. Belki de kendi yaptıkları veya yapacakları eleştirileri bile, özellikle Türkiye’ den duyduklarında fena bozulup veryansın ediyorlar.

‘İşte sen soy adını bile alamıyorsun, hangi demokratik hakkın var ki konuşuyorsun, siz laf üretirsiniz, orda üç Çeçen mülteciye bile bakamıyorsunuz, itiraf edin rahatlayın’ vs vs.

Kendine bir misyon yükleyerek gitmiş arkadaşların bu tahammülsüzlüğü, zaman zaman şaşırtıyor çoğumuzu. Oralara yapılacak eleştirilerden; azınlık halkın zarar göreceği, dolayısıyla kendilerinin de zarar görebileceği, kötü propagandanın dönüş yolunu kapatacağı düşünceleriyle olsa gerek, zihinlerinde oluşmuş bir düşünce kalıbının içine sıkışmış durumdalar. Ve bu durum çoğu zaman onları farkında olmadan taraf yapıyor. Bağımsız düşünmekte zorlanıyorlar.

Diğer taraftan onları eleştirenlere baktığımızda da aynı durumlarla karşılaşıyoruz. Sol bakış açısıyla yeni Rusya düzenini beğenmeyenler, eski sol düşünce kalıplarının içine bir türlü sığdıramadıkları bir bakış açısı ile bir taraf olarak yaklaşıyor, sadece oraya gitmişlere değil, diasporanın ruhsuzluğuna da ver yansın ediyorlar. Elbette hazır bir siyasi şablon epey kolaylıklar getirir, gel gör ki o şablon dünya halklarının itibar gösterdiği bir siyaset olmaktan çıktı, ama değişebilmek ve yeniden kavramaya çalışmak çok zor bir şey. Onlarda eski ideolojilerinden bağımsız düşünemiyorlar çoğu zaman.

Bir diğer bakış açısı ise solun rakibi olan anti komünist, dolayısıyla anti Sovyet bakış açısı ile olaya yaklaşanlar. Onlar ise Rusya’ ya her itiraz edeni ilahlaştırıyor, uzlaşanları yerden yere vuruyorlar. Onlarda eski rakipleri sol gibi, iki kutuplu dünyanın toptancı görüşlerinden kendilerini kurtaramıyorlar. Bunlar arasında Türk milliyetçileri de var. Onlarda da sezilen şey, ‘Türkiye’nin düzeni eleştirilirse devlet üzerimize gelir, dolayısıyla tavır ve düşüncelerimizi ona uyarlayalım, Türk devleti olsa olsa böyle düşünür, çok ayrı düşmeyelim’ kaygısı var ve bu da özgür bir düşünce değil.

Dindarlar açısından ise Çerkesya’nın beğenilmesi bir hayli zor olsa gerek. Velhasıl herkes eski mensup olduğu düşüncesine göre olaya bakmaktan kendini kurtaramıyor.

Bu düşünceler silsilesi altmışlardan beri var ve bunlara eklenebilmiş yeni durum, sadece Kafkasya’ya dönmüş birkaç yüz kişiden ibaret ve o da yeni bir düşünce şekli değil. Halbuki iki kutuplu dünya çöktü ve buna göre düşünmek olaya bir perspektif getirmiyor olabilir. Sanayi devriminin ( Sovyet sistemi de dahil ) yarattığı güç kaymaları, iki dünya savaşı da dahil büyük bir karmaşanın sonunda bir çok şeyi değiştirmişti. Bizimkilerin bazen imrenerek model aldığı İsrail’in kurulması (ki halen kurulmuş olup olmadığı konusunda şüphelerim var) veya Ermeni meselesine benzetilip, Çerkes soykırımının dünyaya kabul ettirilmesi gibi, belki de bilgi toplumunun demode bulacağı bakış açıları yaratmıştır.

Daha dün, Filistin Kurtuluş Hareketi, Bask hareketi veya İRA , dünya kamuoyunun en azından, hatırı sayılır bir bölümü tarafından özgürlük hareketi olarak görülürdü, bugün bu yok. Diğer taraftan, elli yıldır süren bu kanlı savaşın sonunda, ortada Filistin halkını mutlu eden bir durum da yok. Belki de, özgürlük mücadeleleri bu bilgi çağında şekil değiştirecek.

Eski düşünce kalıplarımızın esiri olarak (ben de dahil) yeni açılımlar getiremiyoruz, büyük bir ihtimalle de getiremeyeceğiz. İlla bir şeyler eleştireceksek kendi gurup ve düşüncelerimizin neden işe yaramadığıyla başlayalım. Dr. Hatam ve arkadaşları Kafkasya devlet yapılanmalarındaki kusurlara dokundursun biraz, biz Türkiyeliler devletin, şu bizim Çerkesler’e neden daha fazla özgürlük ve daha fazla imkan vermediğiyle uğraşalım. Suriyeliler ve Ürdünlüler var olan yeter deyip oturmasınlar aşağı.

Onlar da kendileri hariç diğer herkesi eleştiriyorlar rahatça, biraz değiştirsinler.

Dünyayı ve bölgeyi yeniden tahlil ederek ve ona göre yepyeni stratejiler kurarak oluşacaktır yeni siyaset. Türkiye’nin iyi vatandaşı olmaya itiraz etmediğimiz gibi, Rusya’ nın iyi vatandaşı olarak ta hizmet edilebilir Çerkesler’e.

İyi eğitim almış Çerkes gençleri çok daha iyi şeyleri, çok daha hızlı şekilde yapabilirler, onları özgür düşünceli insanlar olarak yetiştirebilirsek eğer. Belki de Çerkesler arasında var olan fikir akımlarının ciddi özeleştirilere ihtiyacı var ve bunu becerebilmemiz gerekir.

Bir halk iki yüz yılda bitmez, umutsuzluğa gerek yok.

 

Sayı: 2008 01