“Artık yeter” diyebilmeliyiz!

0
442

Seçim atmosferine girdik ve Çerkes milletvekili aday adayları da peş peşe ortaya çıkmaya başladı. Adaylara bakılırsa, büyük çoğunluk en muktedir partiye meyletmiş. Yani iktidar partisi AKP’ye! Bir sonraki tercih CHP olmuş. Bir de, bağımsız aday adayları var. Reel olarak bakılınca seçilme şansları pek yok ama siyaseten aday olma kararı vermiş olmalarını elbette ki saygıyla karşılamak gerekir.

Kaldı ki, benim kişisel olarak hayalim; Çerkeslerin hiçbir partiye ‘mecbur’ olmadan, bağımsız olarak, sadece kendi kitleleri ve örgütlülükleriyle meclise vekillerini sokabilmeleri. Ne yazık ki; ne bugün ne de yakın gelecekte Çerkes halklarının böyle bir örgütlülüğe ve dolayısıyla özgüce kavuşması mümkün görünüyor.

“Neden” sorusunun yanıtı epey uzun ve derinlemesine bir analizi gerektirse de, dillendirmek, tartışmak ve çözüm üreterek, kimlik, kültür ve dilimiz için kalıcı bir çıkış yolu bulmak yerine, bir kısım Çerkes kolayı tercih ediyor. “Kolay”ın ise; içinde pek çok şıkkı barındıran ve dillendirilmesi rahatsızlık yaratacak karşılıkları var.

Gelenek-göreneklerimiz, dağıldığımız topraklarda o denli eridi ya da çürüdü ki; tarihi anavatanımızdaki karar alma ve uygulama süreçleri artık sadece kitaplarda kaldı. Ki; o meclislerde herkes birbirini saygıyla dinler, tartışır ama verilen ortak karara da herkes saygı gösterirdi. Çünkü önemli olan toplumun çıkarlarının korunmasıydı.

Bugün ise, bırakın Çerkes halkının çıkarlarını, çoğunluğu oluşturan ve “Türk” olarak kabul edilen halkın bile neredeyse üstünde tepinen, kendi çıkarları için apaçık rant düzeni kurmuş, bu düzeni sürdürebilmek uğruna işlenen suçların hesabını vermemek için adeta geçen yüzyılın diktatörlerine öykünen bir liderin partisine teveccüh gösteren Çerkeslerin sayısına bakınca geleceğimiz için iyimser olamıyorum.

Çerkesleri, “güzel kızları, Çerkes tavuğu ve dansları”ndan ibaret gören, Çerkes halkının yoksullarını da sadakaya, emekçilerini iş cinayetlerine, gençlerini polis şiddetine kurban eden bir düzenin sürdürücülerine ‘yanaşmak’, bir Çerkes için onur değil, ancak tam da istendiği gibi “itaat”tir. Daha da ötesi, “dindar-kindar” bir toplum mühendisliği ile yok edilmeye çalışılan Çerkes kimliğinin, dilinin ve kültürünün kalan son kırıntılarının da egemene sessizce teslim edilişidir.

Ne kadar iç acıtıcı ki; en az bir yüzyıl uğruna savaştığımız, soykırıma ve sürgüne uğradığımız, inanılmaz acılara katlandığımız varlığımız, sürgün edildiğimiz bu topraklarda, savaşa bile gerek görülmeden yavaş yavaş elimizden alınmış, tamamen yok olma sınırına kadar dayanmıştır.

Bugün, şu anda bile kazana atılan kurbağalar gibiyiz. Ya pişirildiğimizi bile hâlâ anlamadık, ya da bireysel çıkarlarımız için anlamamayı tercih ediyoruz.

Olabilir, her toplumun içinden bu tür insanlar çıkabilir. Ama en azından, kendi ilkesizliklerini örtmek için başkalarına çamur atmasalar, ön kesmeye çalışmasalar. Hele siper arkasından ateş edecek kadar küçülmeseler. Yapamayacak kadar zaaarına yenik düşüyorlarsa, o zaman da Çerkes kimliğini kullanıp, bütün toplumun değerlerini ve ilkelerini kendi çukurlarına çekmeseler.

Sözün özü; imitasyon bir kimlik savunuculuğu ile sol gösterip sağ çakarak, ‘iktidarın Çerkesleri’ni yaratmaya soyunmuş, kimlik mücadelesinde yıllardır ön saflarda mücadele eden, emek veren, üreten Çerkes büyüklerini, kanaat önderlerini, entellektüellerini yok sayarak, kolay yoldan ‘kahraman’ olmaya savunanların kandırabileceği 3-5 kişi dışında kimse olmadı, olamaz da. Ama şu da gerçek ki; Çerkes toplumunun değer ve ilkeleri bu kadar erozyona uğramasaydı, bu örneklere gereken dersi verir, “Xabze” yitirilmemiş olsaydı, gereği yerine getirilirdi.

Neyse ki; hayat her zaman gerçek ile imitasyonu ayırır ve herkesi hak ettiği yere gönderir. İçine girdiğimiz bu süreçte asıl önemli olan ise, ‘gerçek ve samimi’ adaylar, doğru ilke ve taleplerle, Çerkes kimliğine, siyasi alanda varlığını görünür kılabileceği bir alan açmaktır.

Oyumuzu ilke ve taleplerimizi en geniş şekilde kabul edecek partilere vermeli, bunca yıldır milletvekilliği konforunu yaşarken Çerkes kimliği için kılını kıpırdatmamış, kıpırdatmasına da izin verilmemiş partilere ve adaylara “artık yeter” deyip, bir kez daha kandırılmayacağımızı göstermemiz gerekir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz