Kain ya da Kabil Hilal damgalı mı?

0
716

Ardan Kireçkaya

Değerli araştırmacı saygıdeğer büyüğümüz Ali Çurey’in “’Ht’ Rumuzlu Hatti-Hitit Halkının Gerçek Kimliği” adlı eserinden aşağıda genişçe alıntıladığım kısımlar ile “İbrani Mitlerinden” kitabından alıntıladığım kısmı Jıneps okurları ile paylaşmak istedim. Ali Çurey’in öncü ve rehber kişiliği nedeniyle -en azından benim için öyledir- eserlerini referans alacak araştırmacıların, en azından bu konularda İbrani Mitlerinde farklı bilgiler olduğuna dikkat çekmek isterim.

Değerli büyüğüm Ali Çurey Kafkas Aile Armaları içerisinde (+) haç işaretinin hangi aileye ait olduğunu incelerlerse beni mazur görecektir diye umuyorum.

Kaynak: İbrani Mitleri / Tekvin-Yaratılış Kitabı, Robert Graves-RaphaelPatai, Say yayınevi, 1. baskı, 2009, s. 144.

“7. Kain’in izini kola yapılan bir dövme şeklinde betimleyen tarihi çağlara ait bir midraş, söz konusu izin muhtemelen Hezekie lIX. 4-6 tarafından Kudüs’te bulunan ve kurtarılacak olan az sayıdaki erdemlinin alnına Tanrı tarafından konan işaret (tav) olduğu ileri sürülmüştür. Kain’in layık görülmediği bu iz, Ortaçağ metinlerinde karşılaştığımız İbranice ‘teth’ sözcüğü ile ilişkilendirilmiştir. Buna karşın ‘tav’ sözcüğünü oluşturan aynı zamanda da İbrani ve Fenike alfabelerinin son harfi olan bu karakter haç şeklindeydi. Bahsedilen imgelem Yunanca ‘tau’yu şekillendirmiş ve Lucian’ın kaleme aldığı ‘Court of Vowels’ adlı eserinde çarmıha gerilme kavramına esin kaynağı olmuştur. ‘Tav’ın bu şekilde erdemlilere özgü bir kelime olarak kullanılması nedeniyle söz konusu midraş Kain’in işaretini hem söz değeri hem de yazı karakteri olarak ‘tav’a en yakın harf olan ‘teth’ olarak betimlemiştir. ‘Teth’in eski İbrani ve Fenike dilindeki formu bir çember içerisinde bulunan haç şeklindedir.”
Kaynak: “Ht” Rumuzlu Hatti-Hitit Halkının Gerçek Kimliği, Ali Çurey.
Önsöz ve sayfa 16-18.

“Elinizdeki bu kitapçığın iddiası şudur: Çoğumuzun tarih kitaplarında okuduğu Hatti-Hititlerin Abhaz-Adige dillerini konuştuğudur. Takdir edersiniz ki bir ‘ŞEYİ’ iddia etmek yeterli değildir. İddianızı mutlaka belgelemek ve bu belgelerin tanıklığında konuyu kanıtlamak zorundasınız. Aksi takdirde iddianızın bir manası ve esprisi kalmaz. Onun için Abhaz- Adige Dilleri ile Hatti-Hitit Dillerinin ‘aynı olduğu’ iddiasını öncelikle Abhaz-Adige insanına kanıtlamak mecburiyeti vardır. Çünkü iddia yaşayan bu halkların dilleri üzerinedir…
… Tüm mesele Hatti-Hititlerin Çerkeslerle bir ilgisinin olmadığını kafalara çivilemektir. Elbetteki bu kanaatimizin dayanağını da belirtmek zorundayız. (Bk. Hatti-Hititlerin Kökeni ve Çerkesler, s.1, A.Çurey). Dağılan Sovyetler Birliği’nin şu anda işsiz kalan bazı bilim adamlarını da bu yönde çalıştırmak için kendi sektörlerine katan Hint-Avrupalılar daha da azgınlaşmış görünüyorlar.

Tıpkı kendileri gibi söylemek ve yazdırmak için. Asırların Hatko-Hatıkoylarını Hint-Avrupalı yapmak için Hatti-Hitit gibi uydurma adları da kullanarak. Avrupa’nın onulmaz hastalığının kökeni Haç-Hilâl çatışmasına dayanmaktadır. Bu Haç-Hilâl çatışmasını Hıristiyanlık-Müslümanlık zıtlığı gibi anlayanlar, ne yazık ki çoğunluğu teşkil etmektedir. Hatta tüm Müslümanlar böyle bilir. Ve onun için simge olarak Hilâl (Yarımay) kullanır. Bu anlayış tamamen yanlıştır. Çünkü bu çatışma ve zıtlık Dinler Ötesi zamana dayanır.

Haçın sembolü (logosu) (+)’dır. Bu sembolün ‘Tı-baba’ anlamında olduğu malumdur. Aynı zamanda bu ideogram ‘İnsan Soyunu’ da ifade etmektedir. Dinsel ve cinsel anlamda ‘İlk İnsan’ ve ‘İlk Erkek’ adı ‘ADEM’ olan bu insanın, yani Tı-Dı (+)’nın ilk Baba-İnsan veya İnsan-Baba olarak inançlara geçmesi ve günümüze dek yaşaması dikkate değmez mi? Ya ikibin yıl önce, insan belleğinde taht kuran ‘İSA’ isimli insanın hayat hikayesine ne demeli? Adem topraktan. İsa, Bakire Meryem’den?

Her ikisinin de doğumu özgün ve Tanrısal. Adem’in ideogramı ile İsa’nın ideogramı da aynı (+), ikisi de saf, temiz ve üstün insan. Eşdeğerde iki insan. Sanki iki Tı-Dı (++). Ancak iki farkla: Adem’in anası toprak, İsa’nın Meryem. Adem’in çocukları var. İsa’nın yok. Fakat oluşum veya yaradılış öyküleri aynı. Burada önemli olan her ikisinin de ‘üstün insan’ olmasıdır. Yani kirlenmemiş insan. Yani soylu. Bu dinsel söylencelerin coğrafi temeli Ortadoğu’dur. Küçük Asya’yı bu Ortadoğu coğrafyasından soyutlamak mümkün değildir. Bu coğrafya Mezopotamya ile bir bütünlük arzetmektedir.

Tüm dinsel (soyut anlamda) olayların cereyan ettiği coğrafya: İnsan ve coğrafya, İnsan ve toprak. (Xb????) Hiçbir olay, beşeri anlamda bu ikilinin dışında olmamıştır, olmamaktadır. Baba-İnsan. Adem (Tı-Dı) temizdi, soyluydu. Ancak oğlu Kain, bir diğer oğlu Habil’i öldürdü. Böylece Adem, katil bir oğlun babası oldu.

Ne olacaktı şimdi? İnsan nesli katil Kain’in soyundan mı türeyecekti veya maktulden mi? Bu tanrının yaradılış esprisine uymuyordu. O halde bir başka çare olmalıydı. Ve oldu. Adem’e bir oğul doğdu. Adı ‘ŞİT’ olan. İnsan nesli Adem’e eş temizlikte bulunan ‘ŞİT’ten türeyecekti. Ama Kain’in de nesli olacaktı. Fakat bu iki nesil nasıl uzlaşacaktı, uzlaşamadı.
Düşman kardeşler her an birbirini boğazlamak için fırsat kolluyorlardı. Taraflardan birinin ideogramı (+), yani kolları yana açık, ayakta duran bir insan; Baba-İnsan, Soylu-İnsan. Diğerinin ideogramı Mezopotamya (bereketli Hilâl-Yarımay toprakları). MAZE-NIKO-PEDAME. Bu iki ideogram günümüze kadar çatışarak ulaştılar.

Haç (+)-Hilal (C) çatışmasının dinsel ve ırksal boyutu zamana ve zemine bağlı olarak halen devam ediyor olması, insanlığın bunca yıldır bir arpa boyu ilerlemediğinin, daha doğrusu tekâmül etmediğinin açık bir belgesi değil midir? Adolf Hitler, Hatti-Hititleri üstün ırk ve temiz bir nesil saydı. Onların akrabası Çerkeslere de bu nedenle dokunulamazdı.

Hatti-Hititlerin henüz bilinemeyen yönlerinin olduğu muhakkak. Ama bilinen taraflarının da bulunduğu bir gerçek. Biz Hatti-Hititlerin bu bilinen tarafları ile günümüzde yaşayan Çerkes ve dillerinin birebir örtüşen sözcüklerini, çalışmalarımız için kılavuz olarak kullanmaktayız.
Salt sözcükleri değil. Hatti-Hititlerin folklorik değerleriyle Çerkeslerin folklorik değerlerinin de aynılığı üzerinde de çalışıyoruz. Şundan kesin olarak eminiz; Hatti-Hitit uğraşmanları, bu halkın Çerkeslerle olan ırksal ve tarihsel bağını bilmektedirler ama buna rağmen meseleyi bir başka yöne kaydırmaktadırlar. Nedeni ise yukarıda çok kısa olarak değindiğim Haç-Hilâl çatışmasının kökenine dayanmaktadır. Biz Çerkes aydınları ve bilim adamları kendimize ait olan bu meseleyi sahiplendiğimiz gün, Hatti-Hitit konusu tam olarak çözülecektir. (Bk. Boğazköy’den Karatepe’ye Hitit Bilim ve Hitit Dünyasının Keşfi, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 2002, Arkadaş Y., Ankara)…”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz