Çerkes halkının tarihinde, umut ve acıların en fazla yaşandığı mayıs ayını bu yıl, COVID-19 virüs musibetinin etkisi altında geçirirken, pandemi ve karantina koşullarında anma programları, iletişim teknikleri sayesinde, on-line ortamlarda, sanki daha güçlü ve daha anlamlı gerçekleşti.
Soykırım ve sürgünün sembolik tarihi olan 21 Mayıs etkinlikleri, bu defa sosyal medya dışında, ulusal medyada da ses getirirken, aynı zamanda Türkiye siyasetinin iktidar ve muhalefet kanatlarından, daha güçlü ve anlamlı mesajlar duyuldu. Hatta Rusya Federasyonu Türkiye Büyükelçisi bile, biraz küçümseyerek de olsa, konuya dair bazı sözler söyledi.
Bu yılki 21 Mayıs anma etkinliklerinde, Türkiye Çerkes diasporasının gerek kurumsal yapıları, gerekse bireysel yaklaşımlarında da, aşırıya kaçmadan benzer söylemlerin duyulur olması iyi bir gelişmeydi. Toplumsal başarının önündeki en büyük engel olan, diyalogsuzluk, dışlama, yok saymalardan kaynaklı çatışma ve kutuplaşmaların sona eriyor gibi gözükmesi ümit verici.
21.asırda global siyaset ve devletlerarası ilişkilerin çok farklı ve çok hızlı geliştiğine şahit oluyoruz. Çerkes halkı olarak, bu sahada bu halimizle etken olma şansımız yok. Ama edilgen halimizle de olsa, her an bizi ilgilendiren bir gelişme, bir fırsat ortaya çıkabilir. Gelişmeleri önemsemek lazım.
Gündeme gelen mesajların çoğunda, diasporamızın bu dağınık ve karmaşık halinin devam etmemesi, birlik ve bütünlüğe dayalı potansiyel gücü temsil edecek bir yapının gerçekleştirilmesi ihtiyacı öne çıkarılmaktadır.
Zira Çerkes halkının, temel hak ve talepleri konusunda, ola ki muhatap olmak istediğimiz devlet veya kurumlardan, “Gelin konuşalım” şeklinde bir davet gelse, toplumumuzu temsilen kim muhatap olacak? Birkaç yıl evvel Türkiye Cumhurbaşkanı’nın davetinde olduğu gibi yine bir fiyasko mu yaşanacak?
Bu endişeleri taşıyarak kafa yoranlar, özellikle, İKKD Fikir Kulübü grubunda MECLİS olgusundan bahsedenler vardı. Ama bir yol haritası belirleyip adım atalım denildiğinde, ortada kimsenin olmadığı görülüyor. Herhalde, suya sabuna dokunmadan temiz kalmak tercih ediliyor. Veya nereden, nasıl başlanacağı kestirilemiyor.
Bu tutukluk ve korkaklıkla bir yere varılamaz. Çerkes halkının hak ve çıkarları için bunca söylem ve eylemler yapılıyor; yazılar, kitaplar yazılıyorsa, bu halkın varlığını hissettirecek, taşın altına el koyacak birilerinin de olması gerekiyor.
Var olan toplumsal gücün işe yaraması için, temel amaca odaklanmış, birlik ve bütünlüğü sağlayabilecek, kurumsal bir yapı gerekiyor. Bu meseleyi konuşabilmek için, uyuşmazlık halindeki kurumsal yapılarımızın aktörleri dışında olup, her kurum ve grupla diyalog kurabilecek kanaat önderlerinden birilerinin öne çıkıp bir adım atmaları gerekiyor.