Çerkes Ethem sempozyumuna ilişkin…

0
440

Uluslararası Kafkas Derneği tarafından, İstanbul’un Fatih ilçesinde, Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde, 1 Ekim 2023 tarihinde “Çerkes Ethem” konulu bir sempozyum düzenlenmiş, konuşmacı olarak Mustafa Armağan, Mazlum Çelik, Hüseyin Çelik ve Sema Akçalıoğlu katılmışlardır. Sempozyum iki bölüm halinde gerçekleşmiş olup, birinci bölüm Mehdi Çetinbaş moderatörlüğünde, Mustafa Armağan ve Mazlum Çelik’in konuşmacı olarak katılımıyla, ikinci bölümü Oğuz Berk moderatörlüğünde, Doç. Dr. Hüseyin Çelik ve Sema Akçalıoğlu’nun konuşmacı olarak katılımıyla gerçekleştirilmiştir.

 

Birinci oturum

İlk bölüm konuşmacılarından Mustafa Armağan ve Mazlum Çelik’in herhangi bir akademik unvanları bulunmamaktadır. Her iki konuşmacı da Türk dili ve edebiyatı bölümlerinden lisans mezunlarıdır. Mazlum Çelik’in Medeniyet Üniversitesi’nde “Yeni Edebiyat Kürsüsü” adıyla yüksek lisansı vardır. Independent Türkçe gazetesinde yazarlık yapmaktadır. Mustafa Armağan, TVnet televizyonunda başka bir TV yapımcısı ile birlikte “Derin Tarih” adlı programı sunmaktadır. İkinci bölüm konuşmacılarından Doç. Dr. Hüseyin Çelik, İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat alanında doktora yapmış, daha sonra doçent unvanı almıştır. Sema Akçalıoğlu’nun herhangi bir akademik unvanı bulunmayıp, kendisini Çerkes Ethem araştırıcısı Egeli bir Yörük olarak ifade etmiştir.

Konuşmanın birinci bölümünde moderatör olarak açıklama yapan Mehdi Çetinbaş, “Çerkes Ethem’le ilgili programın amacının Çerkes Ethem’i ne kahraman yapmak ne de kötülemek olmadığını” belirttikten sonra, Ethem’in Çerkes davranışı bulunmadığını, kendi ordusunun içinde Çerkesçe konuşulmasını yasakladığını, Enver Paşa’nın ordusunda görev yapmış olması nedeniyle Türkçü olduğunu, ancak bu konularla ilgili elinde herhangi bir belge bulunmadığını belirtmiştir.

Oturumun başlamasıyla ilk sözü alan Mazlum Çelik, Ethem’in Milli Mücadele’ye katılmak istemediğini, Rauf Orbay’ın kendisini ikna ettiğini ifade ettikten sonra, konuşmasının arasında yeterli ilişkilendirme yapmadan Yeşil Ordu ve TKP’den bahsetmiştir. Ardından söz alan Mustafa Armağan ise Çerkes Ethem konusunu daha çok Abdülhamit-Cumhuriyetçiler çatışmasına taşıyarak olaya farklı bir boyut kazandırmaya çalışmıştır. Kendisi dışındaki tüm tarih yorumlarını “Darwinist” tarih anlayışı olarak adlandırarak, konuşmasının her cümlesinin başında bu nitelendirmeyi yapmıştır. Sunumunun tamamını Cumhuriyet tarihini eleştirerek sürdürmüştür. Armağan, Çerkes Ethem sorunu ile ilgili dikkate değer hiçbir açıklama yapmamıştır.


“Sempozyumda konuşulanların tamamı birlikte değerlendirildiğinde Ethem ile ilgili anlatılanlar klasik tarihçilerin yazdıkları bilgiler ile sınırlı olmuştur. Konuşmalarda çok fazla maddi ve kronolojik hata yapılmıştır”


İkinci oturum

Oturumun ikinci bölümünde söz alan Sema Akçalıoğlu, genel anlatımların dışında Ethem’in Osmanlı ordusunda iken albay rütbesine kadar yükseldiğini, aslında mareşallik ile ödüllendirilmesi gerektiğini söylemiştir. 2002-2009 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı yapan Doç. Dr. Hüseyin Çelik ise kısaca Çerkes Ethem olayına değindikten sonra, bakanlığı döneminde statüko ile nasıl mücadele ettiğini, bakanlıkta yaptığı atamalar ve diğer işlerle ilgili tüm yapılan işleri Danıştay’ın durdurduğunu, Ethem olayında olduğu gibi iktidarı ele geçirenlerin yanlarındakileri harcadığını, AKP’nin de aynı şeyi yaptığını, başlangıçta yanında olanları harcadığını anlatmıştır. Konuşmasının tamamında Kemalizmi ve AKP’yi eleştirmiştir.

Mazlum Çelik ve Sema Akçalıoğlu’nun konuşmalarında Cemal Şener ve Cemal Kutay’ın yazdıklarından farklı bir tez ortaya atılmadı.

Sempozyumun özeti; “Çerkes Ethem Kurtuluş Savaşı’nın başkahramanıdır, Ethem olmasaydı Kurtuluş Savaşı başarılamazdı, onu hain ilan edenler Abdülhamit’i de tahttan indiren İttihatçı zihniyettir, bunun temel sorumlusu Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’dür”.

Sempozyumda konuşulanların tamamı birlikte değerlendirildiğinde Ethem ile ilgili anlatılanlar klasik tarihçilerin yazdıkları bilgiler ile sınırlı olmuştur. Konuşmalarda çok fazla maddi ve kronolojik hata yapılmıştır. Örneğin Mazlum Çelik konuşmasında, Ethem’in Milli Mücadele’ye katılmadığını, hatta katılmak istemediğini, onu Rauf Orbay’ın ikna ettiğini belirtmiştir. Bu bilginin kronolojiye uymadığı aşikârdır. Zira Milli Mücadele’nin başlangıcı 19 Mayıs 1919 olarak bilinir ve kabul edilir. Oysa Kuşçubaşı Eşref’in çiftliğindeki toplantının tarihi 1919 yılının şubat ayının başıdır. Orada alınan kararlardan ilkinin uygulandığı tarih -İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlunun kaçırılarak fidye alınması- 6 Şubat 1919’dur. Kısaca Milli Mücadele’yi başlatanlardan biri Ethem’dir. Sonradan katılmasından bahsedilemez.

Moderatör Mehdi Çetinbaş’ın Ethem ile ilgili iddialarının bir dayanağı olmadığı gibi, Ethem’in Osmanlı devletinin bir askeri olarak Enver Paşa’nın ordusunda askerlik yapmasını gerekçe göstererek Türkçü olarak anmasının da maddi dayanağı yoktur. Ayrıca 1919, 1920-21 yıllarında adı konulmuş vatan savunan hiçbir grubun Türkçülük gibi bir ideolojisi yoktur. Zaten esas itibariyle 1921 Anayasası’nda Türk devleti tanımı olmayıp halklar meşru sayılmıştır. 1924 Anayasası’nda ise halklar gayri meşru ilan edilip “Türk Devleti” tanımlaması yapılmıştır. Bu nedenle 1919 yılında, konuşmacı Mehdi Çetinbaş’ın iddia ettiği gibi bir dil yasaklaması yoktur. Kısaca bu iddia kronolojiye uygun düşmemiştir.


“Değinilmeyen temel konulardan biri Yozgat-Çapanoğlu-İç Anadolu ayaklanmasının neden ve kimler tarafından çıkarıldığıdır. Ayaklanma ile ilgili sadece o ayaklanmayı bastıran Ethem’in kahramanlığından bahsedilmiştir. Oysa ayaklanma, rejime son şeklini vermek amacıyla çıkarılmıştır”


Çerkes Ethem olayının konuşmacılar tarafından liderlik çekişmesine bağlanması son derece anlamsızdır.

Tarih, kronoloji üzerinden dönemin politik iklimi dikkate alınarak okunursa bilimsel nitelik kazanır. Aksi halde hikâyeye dönüşür. Dönemin politik iklimine bakarsak; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’un dünyanın en büyük ordusu tarafından işgal altında tutulduğunu, dünyanın en büyük devletlerinden biri olup aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu bölgesini işgal altında tutan Rusya’da rejim değişikliği olduğunu, Osmanlı’nın eski bir tebaası, dönemin küçük bir devleti olan Yunanistan’ın Ege Bölgesi’ni işgal ettiğini görürüz. Bu büyük fotoğraf içinde Ethem, Mustafa Kemal, Mustafa Suphi, Reşit Bey, Tevfik Bey, Rauf Orbay, Fevzi Çakmak, Refet Bele, İsmet İnönü gibi aktörler birer portredir. Ülkenin iki bölümünü işgal eden iki süper güce rağmen portrelerin bu iklimden etkilenmeksizin hareket ettiklerini iddia etmek makul ve mantıklı değildir. Reel durum, her iki işgalci devletin ülke üzerinde etkileri olduğudur. Örneğin Rusya kendi rejimini ve nüfuzunu Anadolu’ya ihraç etmek için Anadolu’da mücadele edenlere para, silah ve bilgi aktarmaktadır. Özetle, Anadolu’da sosyalist bir rejim kurmaya çalışmaktadır. Bu nedenle Anadolu’da birçok kişi ya da grupla ilişkisi vardır. Buna Ethem’in abilerinin de içinde yer aldığı Yeşil Ordu Nizamnamesi’ni, ayrıca Eskişehir’de bu örgüte hizmet edecek bir dergi çıkarılmasını da dahil edebilirsiniz.

Diğer tarafta Anadolu’yu Rusya’nın etkisinden kurtarıp Batı yanlısı, kapitalist bir sistem kurulmasını isteyen, bu amaçla İstanbul’u işgal altında tutan İngiltere vardır. Mücadelenin birinci ayağı Yunan işgali ve onlarla savaş vardır. Ege Bölgesi’nde gerçekleşen Kuvayı Seyyare, Kuvayı Milliye-Yunan savaşının sonucunda Batı Anadolu homojenize edilmiştir. Yunanlar Batı Anadolu’yu işgal edince doğal olarak Batı Anadolu’daki Rumlar onlara destek vermişlerdir. Savaş bitince tüm Rumlar Batı Anadolu’dan çıkmak zorunda kalmışlardır. İngiltere açısından Anadolu’dan beklenen Batı yanlısı, kapitalist bir ulus-devlet kurulmasıydı. Böylece homojenizasyon işgal sonrası gerçekleşmiştir.

Sempozyumda değinilmeyen temel konulardan biri Yozgat-Çapanoğlu-İç Anadolu ayaklanmasının neden ve kimler tarafından çıkarıldığıdır. Ayaklanma ile ilgili sadece o ayaklanmayı bastıran Ethem’in kahramanlığından bahsedilmiştir. Oysa ayaklanma, rejime son şeklini vermek amacıyla çıkarılmıştır. Zaten Çapanoğlu Osmanlı’nın ayanıdır. Kısaca Çapanoğulları Osmanlı devletinin Yozgat’ta vergisini toplayıp, asayişini sağlayan devlet görevlisidir. Osmanlı da artık İngilizler tarafından yönetilmektedir. Bu politik iklim içinde Ethem’in, Çapanoğlu ayaklanması ile tasfiyesi planlanmıştır. Tasfiye gerçekleşmemiş ancak bir taraftan Yunanlarla savaşı yürüten, diğer taraftan siyasal devlet organizasyonu yapan başta Mustafa Kemal ve Çerkes Ethem olmak üzere kurmaylar arasında önce güven sorunu, bilahare ayrışma ve tasfiye başlatmıştır. Süreç altı ay sürmüştür. Sonuçta 1921 yılı ocak ayında tüm muhalifler tasfiye edilmiştir. Tasfiyeye TKP ve Mustafa Suphiler de dahildir. Çerkes Ethem, kardeşleri ve ilişkide olanlarla, TKP’li Mustafa Suphi ve arkadaşları eşzamanlı tasfiye edilmişlerdir.

Sonuçta rejim, Batı tipi bir model olarak oluşturmuştur. Rusya’nın desteklediği kişiler mücadeleyi kaybetmişlerdir. Mustafa Kemal profesyonel bir siyasetçi olduğu için Rusya ile ilişkisini kesmemiş, aksine Rusya kartını Batı’ya karşı kullanmıştır. Uyguladığı politikayla Rusya’nın Doğu Anadolu işgalinden vazgeçmesini, İngiliz ve Fransızların Ankara Anlaşması ile Güneydoğu ve İstanbul işgalini sonlandırmasını sağlamıştır. İktidarını pekiştirdikten sonra da içinde Çerkes Ethem’in de bulunduğu 150’liklere af çıkarmıştır. 150’likler listesinde yer alan birçok isim Mustafa Kemal’in yakın çalışma arkadaşlarıdır. Sürgünlerin büyük bölümü bu aftan yararlanırken Ethem affı kabul etmemiştir. Mustafa Kemal daha sonraki yıllarda da ulus-devlet hayalini Anadolu’da yaşayan farklı halk ve kültürlerin asimilasyonunu sağlayarak gerçekleştirmiştir.

Özet olarak sempozyum, aslen Türk siyasal sosyolojisinin bir parçası olup, Çerkesleri de bu sosyolojinin doğurduğu yelpazelerden birine dahil etme davranışının tekerrürü ve tezahüründen ibaret olmuştur.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz