Kökeni Adige dili olan ve farklı dillerde yaşayan bazı kelimelerin örnek çözümlemeleri -11

0
33

Assuva (Aşuwa)1

Assuva, Batı Anadolu bölgesinde 22 şehir devletinin Hititlerin baskılarına karşı oluşturdukları askeri, siyasi güç birliği için kullanılan bir ifade. Bu konfederasyonun varlığıyla birlikte kuzeyden mütemadiyen Hatti ülkesini yağmalayan Kaşgalar, güneydeki Mittani tehlikesi, Hitit anlaşma gereği, Truva’ya yapılması gereken yardımını engellemiştir diye düşünüyorum. Konu hakkında bu kadarcık bilgi bizim için yeterlidir. Konumuzun tam anlaşılması açısından Aşuwa’nın işlevini, kendi çağındaki fonksiyonunun ne olduğunu doğru algılamak gerekir. Dönemin (MÖ 13. yy) şartlarında siyasi ve askeri üstünlük kurmak istiyorsanız atlı birliklere ihtiyacınız olacaktır. Yüzyıllar boyu ulaşım ve savaş aygıtı olarak kullanılan hemen hemen tek varlık at ve çeşitli öldürücü silahlardır. Atlar bir başlarına savaşmayacakları, mutlaka bir binicilerinin olması gerektiği de kesindir. Savaşın vurucu gücünü oluşturan böylesi bir birlik, bugün dahi kurmamız gerekmiş olsa, adını Süvari Birliği (Atlılar Birliği) deriz sanırım. İşte o gün de tam da onu demişler: Aşuwa. Batı Anadolu ittifakının adı Aşuwa’dır. Günümüzde uluslararası askeri ittifakların tek komutanlıkta toplanması gibi bir durum. Burada Aşuwa’nın (Atlılar birliği) ortak eğitim almış olma durumu da yüksektir. Ahmet Ünal Hoca’nın Hitit Devrinde Anadolu, Kitap 1, adlı eserinde ek olarak verdiği Hititler Çağında Anadolu’nun Politik Yapısı adlı ek haritada Aşşuwa şehir devletinin yeri olarak Balıkesir Burhaniye bölgesini Aššuwa için ayrı bir lokasyonu olarak vermektedir. Tarihçiler bunu da araştıracaklardır. Şimdi Aşuwa kelimesinin etimolojik tahlilini yağalım.

A: Artikel. Kelimelerde sıkça karşımıza çıkar. A+ne: Anne. A+neş: dayı. A+te: Baba. A+teş: Amca, kelimelerindeki (A) artikeli gibi. Çoğu kez insanla ilgili hitap gerektiren isimlerde kullanılır. Ey, kelimesinin etimolojik dayanağıdır.

Şı / Шы: At.

W / Уэ: Wurmak, sürmek ve başkaca anlamlar içerir.

Şıw / Шыу: Atlı, ata binip süren kişi

A + şıwa / А + шыуэ: Burada atlı savaşçılara verilen bir isim olarak karşımıza çıkıyor. Aşuwa (Assuwa) kelimesinin özellikle sonunda veya öncesinde tamlama kurar nitelikte başka bir kelime daha olma ihtimali olduğunu da belirtmeliyim.

Hatay

Hatay kelimesinin etimolojisi hakkında çeşitli söylentiler olmasına rağmen kelimenin kökenine dair sağlıklı bir bilgi yoktur. Mustafa Kemal, Hatay kelimesini Antakya kelimesine tercih etmiş olmasının bilmediğimiz nedenleri olduğu düşüncesini aklımıza getirmektedir. Her şeyden önce Hatay ilinin Türkiye’ye katıldığı günlerdeki gazeteler taranmalı ve Müslüman nüfusun hoşuna gidecek ya da gayri Müslimleri de memnun edecek yazıların olup olmadığı araştırılmalıdır. Hatay bölgesi yüzyıllar boyu Hatti / Hititlerin Eski Mısır, Mittani, Hurri toplumlar arasında çekişme hatta savaş konusu olmuştur. Böylesi önemli olan bu bölgenin milletlerarası antlaşmalara konu olmaması düşünülemez. Ancak bu yazıda bizim amacımız tarihi konuları detaylandırmak değil Hatay kelimesinin etimolojisini tahlil etmektir.

Ayrıca arkeolojik metinlerde devletlerarası herhangi bir antlaşmada Hatay dediğimiz bölgenin Hatt / Hitit toplumuna verildiğini gösteren bir belge olabilir. Bu açıdan Antakya bölgesinin Hattilere aittir anlamına gelen Hatyay gibi bir ifadenin kullanılmış olma ihtimali yüksektir.

Özetlersek; Hatay kelimesinin aslı, Hatyay (Hat + yay) şeklinde olabilir. Bunun anlamı da Hatlara ait demektir. Yay / яй: onların, onlara ait. Yiy / ий: Onun, ona ait demektir. Mustafa Kemal de böylesi bir bilgiye sahip olabilir. Bu bir ihtimal; bunun için Antakya iline Hatay ismini verilmiş olabilir.

Kapadokya

Wikipedi sözlükte, Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir, şeklindeki kısa tanımlamayı görüyoruz.

Günümüzdeki Kapadokya Bölgesi, Aksaray, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde, illerini kaplamaktadır. Daha dar bir alan olarak, Kapadokya Bölgesi Avanos, Derinkuyu, Ihlara, Göreme, Kaymaklı, Uçhisar ve Ürgüp çevresini kapsamaktadır.

Kelimenin kökenini Latince; Yunanca, Persçe, Luvice gibi farklı dillere dayandıranlar olmuştur. Anlam olarak da ‘iyi/güzel atlar ülkesi, aşağı, alçak ülke’ gibi anlamlar verenler olmuşsa da hiçbirisi kabul gören, inandırıcı, etimolojinin temellerine dayanan açıklamalar değildir.

Kapadokya, Cappadocia, Capathocia kelimesinin aslı Adigece (Къапэтэкъуя / Къапэдокъуя) kelimesidir. İkinci yazım şeklinde kullanılan ‘th’ tek sestir ve ‘D- T arası sert T sesidir. Kelimenin iki ayrı şivesi vardır. İnceleyelim:

Dokh- thekhu (Докъу- Тэкъу): Ady. Fiil. Katı cisimlerin için dök, anlamında emir kipidir. Buradaki yazıldığı şekli emir kipi biçiminde ve fiilin yalın halidir.

Pe: İsim. 1. anlamı burun. 2. önüne geldiği kelimelere ön, uc, ileri, lider gibi anlamlar katar. Petekhu / пэтэкъу – Pedokh / пэдокъ: Ucundan dökülüyor. Kelimenin başına gelen ‘kh / къ sesi eylemi özne merkezli yapar. Khı / къы şeklinde olması nesnenin tekil olduğunu bildirir, kha / къа şeklinde olması da nesnenin çoğul olduğunu gösterir. Cappadoc – Kkapedokh / Къапэдокъу / Къапэтэкъу: Çok şeyin uçlarından dökülüyor. Örneğin çok elma ağacınız var ve üzerleri elma dolu, ağaçların dallarının uçlarından elmalar dökülüyor. Sizler de bunu dile getirecekseniz Khapethekhu, khapedokhu, Cappadoc dersiniz. Bu tarz verilerin bulunduğu bölgeye de -iya (-ona ait) 3. tekil aidiyet bildiren ek getirilerek bölgesel varlık dile getirilir. Uçlarında dökülenlerin çok olduğu bölge, tanımlamasıyla Peri bacaların üzerinden yağmurun, rüzgârın, çeşitli doğal etkenler nedeniyle sürekli dökülen yani erozyonların olduğu bölgeyi tanımlayan coğrafi bölge adı olmuştur.

Lydia (MÖ 1300-MÖ 546)

Grekçe: Λυδία Lȳdíā), Lıd:Ady. Işımak demek. Lydia: Işık ülkesi dersek tam bir çeviri yapmış oluruz. Lıd (Lyd) parlak, mastar hali Lıdın şeklindedir. Eylem yön belirten ön eki almadığı zaman Lidia şeklinde kullanılır.

Adige (Çerkes) kadim ülkesi Kafkaslardan transfer edilen altın işlemeciliğinin tavan yaptığı, Karun hazinelerinin bulunduğu ülke Lydia’dır. Paranın mucidi Lidyalılar olarak bilinir ancak Lidyalılardan iki yüzyıl kadar önce altın para Meotlar tarafından kullanılmıştır. İki altın, bir elektron para örneği (MÖ 8. yy) Maykop müzesinde bulunmaktadır.

Bilindiği gibi çok eskilerden beri Adige kültüründe ipliğin altın suyuna batırılarak kadın elbiseleri dikilip işlendiği bilinir. Bu kültür 1864 Büyük Çerkes Sürgünü sonrasında Anadolu’da uzun bir dönem yaşatılmıştır. Ancak Adige toplumu xabzesinde Karun’da olduğu söylenen kibir, böbürlenme gibi karakterlerden çok tevazu, adalet, paylaşım ve cesaretin bir arada olduğu davranışlar hakimdir. Yeri gelmişken bu kadar ek bilgi vermiş olalım.

Malatya (Melıdia)

Lıdın (mastar) kelimesinin farklı coğrafyalarda, farklı toplumlarda ve farklı şivelerle kullanıldığını görüyoruz: Meliddu, Melide, Melid, Milid, Milidia, Melitea gibi. Kelimenin kökü Lydia kelimesiyle aynı anlama gelmektedir. Kelimenin mastar hali Lıdın şeklindedir. Eylem özne merkezli khelıdı, eylem yönü dışa dönük ise melıdı şeklinde kullanırız. Örn. Khaqo: geliyor, Maqo: gidiyor.

Melıdia, parlayan yer anlamında müreffeh, kalkınmış, bayındır sosyal yapının hâkim olduğu yer, anlamında düşünmek mümkündür.

Latince lux, İngilizce light ve Adigece Lıd, Hititçe Lydia kelimeleri kökteş kelimelerdir.

Manisa (Mağnıse)

Manisa Spil Dağı yakınlarında hüküm süren Tantalus ve eşi Dione’nin Noiba adında kızları dünyaya gelmiştir. Noiba gençlik çağını mutluluk içerisinde geçirmektedir. Zaman içerisinde, Thebai Kralı olan Amphion, ile evlenir. Bu evlilikten 6 kız 6 erkek çocukları, başka bir anlatıya göre de 7 kız, 7 erkek çocukları olur. Niobe’nin çocukluk arkadaşı olan Tanrı Leto’da Zeus ile evlenir ve evlilikleri sonucu iki çocukları olur: Apollon ve Artemis.

Niobe çocukların çok oluşundan, anneliğinden ve soy soylamaktan övünmeye başlar. Diğer kadınların daha az çocukları olduğu için onların bereketsiz kadınlar olduğunu söyler. Bu konuşmaları arkadaşı Tanrı Leto için de söyler. Leto bunun üzerine çok öfkelenir. Niobe’nin söylediklerini Leto’nun kulağına rüzgârın fısıldadığı anlatılır. Öfkelenen Tanrıça Leto çocukları Apollon ve Artemis’i yanına çağırarak Niobe’nin dediklerini çocuklarına anlatarak Niobe’yi cezalandırmaları gerektiğini söyler. Anneleri ile yaptıkları bu konuşmanın üzerine Apollon ve Artemis ok ve yaylarını kuşanarak Spil Dağı’nda avlanan Niobe’nin çocuklarını bulurlar. Niobe’nin 6 erkek çocuğunu Apollon, 6 kız çocuğunu Artemis öldürür. Öldürülen çocukların anneleri feryatlar içerisinde evlatlarının başında günlerce ağlar. Anne Niobe sesi ağlamaktan kısılır ve sesi çıkmaz olur. Niobe artık tepkisiz bir hal almıştır. Tanrı Zeus, Niobe’nin bu haline dayanamaz ve onu bir kayaya dönüştürür. Niobe taşa dönüşmüştür ancak göz çukurlarından gözyaşı dinmemektedir. O gün bugündür kadın suretindeki kayadan, her mevsim döngüsünde Niobe’nin gözyaşları akmaktadır. Anlatılan olaylar insanın duygularını, toplumların haset, kibir, katliam gibi çeşitli iç hastalıklarını ve davranışlarını yansıtması açısından önemlidir. Olayın yaşandığı günümüz Manisa il sınırları içerisinde kalan Spil Dağı eteklerindeki bu kayadan adını alan Manisa kelimesini etimolojik açıdan ele aldığımızda kelimenin olayı özetlediğini göreceksiniz. Tüm bu anlatılanlardan da yararlanarak Manisa kelimesinin Mağnıse kelimesinden evirildiğine inanıyorum. Kelimenin etimolojik tahlili şöyledir.

Ğı / Гъы: (Ady) Ağla. Mastar hali ğın / гъын. Mağı / магъы: ağlıyor.

Nıse / Нысэ: Anneliğe meyletmiş, gelin.

Nı: anne.

Se: meyletmek, dönmek.

Başkaları evli kadına adına söylemezler Nıse / Нысэ şeklinde seslenirler. Bu da kelimenin başka dillerde kadın anlamında kullanılmasına neden olmuştur. Bu kültür Adige toplumunda günümüzde bile yaşatılan bir Xabze kültürüdür. Örn. Arapçada kadın için nisa / ниса kelimesi kullanılır.

Unutmamak gerekir ki Anadolu’da birçok isimler hatta mitolojiler oluşurken Grekler yoktu. Onlar hazır buldukları Kafkasya menşeli Pelasg, Attike ve Luw kültüründen ciddi anlamda etkilenmişlerdir. Haliyle Manisa vb kelime kökenlerini çalışırken zihinsel bariyerlere takılı kalmamak gerekmektedir. Özetlersek; Manisa, kelimesi Mağnıse kelimesinden gelmektedir. Mağnıse: Ağlayan gelin (kadın) demektir.

 

Neşa (Kaneş)2

(MÖ 2800 – 1720)

Jineps gazetesi Nisan 2024 tarihli köşe yazında Hititçe kelimelerden aneş ve ateş kelimelerini irdelemiş, bu kelimelerin aneş (dayı), ateş (amca) olduğunu iddia etmiştim. Oysa, bu kelimeler anne ve baba olarak tercüme edilmişti. Kelime sonundaki (ş) sesinin aslı kelime olan (şı): erkek kardeş ve hayvan olan at anlamlarına kelen kelime olduğunu yazmıştım.

Neşa (Nış / Ныш) kelimesi artikel olan (A) sesini almamış şekli. Nış: Annenin erkek kardeşi yani dayı. Kelime sonundaki sesli hart cezimli okuma yapıldığından okunmuyor. Arapçada kelimenin harekesiz okuma durumun gibi. Özetle Neşa (Nış): Dayı anlamına gelir. Günümüzde Türkçede de benzeri yer adlarına rastların. Bu şekil kültürel mirasları sonraki toplumlarda görmek mümkündür. Kayseri – Kültepe’deki bu yerin diğer adı Kaneş / кхъэнэш kelimesidir. Neşa >< Kaneş yazımdaki ses hareketliliği yukarıda verdiğimiz örnekleri doğrulamaktadır.

Kelime başındaki Ka ön ek değil kelimedir. (K) sesi ince değil (kaf: ق: къ) şeklinde kalın okunmalıdır.

Khэ / къэ: Kabir demektir.

Khaneş: Dayı kabri.

Kültepe bölgesinde bulunan kabirlerde yatan kişilerle krallar arasında akrabalık ilişkilerin incelenmeli ve bu görüşün doğruluğu irdelenmelidir. Bu konuyu en sağlıklı şekilde Hitit tarihçileri çalışacaktır, çalışıyorlardır.

Khaniş şeklindeki okuma kelimesiyle ilgili diğer bir yorumu ortaya çıkarır. Bu da niş kelimesinin (neş değil) farklı bir anlamı olmasına dayanır. Kelime sonundaki şı: üç, demektir. Yaşayan bir kelime. Ne: göz, demek, ancak kelime Türkçe göz kelimesi gibi bir şeyin merkezi, bir şeyin aslı gibi anlamlar katar. Niş(ı): Üç merkez. Kaniş: Üç mezar yerin bulunduğu merkez, tanımlaması yapar. Bunu ancak arkeolojik kazılarda çıkan veriler açıklayacaktır.

Adige dilinde, önemli günlerde, önemli gördükleri kişiler veya misafirleri onurlandırmak adına kesilen kurbana da niş denmektedir. Adige Xabze’nin uzun ömürlü olduğu bilinen bir gerçektir. Adigelerin özellikle Hatıkhoylarda yakın tarihe kadar sürdürülmüş olan birçok Xabze (Adigelerin yaşam biçimi) kurallarda Hatti, Hitit kültürlerindeki ciddi benzerlikler elbette yadsınamaz. Adige dilinin ses zenginliği, benzeşen seslerin zenginliği etimolojik çalışmaları zorlaştırabilir. Haliyle kelimelerin etimolojik çalışmalarını yaparken alternatif okumaları göz ardı etmemek gerekmektedir. (Ş) ve (K) seslerinin en az beş ayrı versiyonlarının olması bu konuya güzel bir örnektir. Bu kelimenin çok daha fazla çalışmaya ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Şimdilik bununla yetinelim. (Devam edecek)

 

1Eski Çağda Anadolu’nun Savaş Kapıları, Yıldırım Ş., Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, S. 60

2Jineps Gazetesi, Sözcüklerin dili, Bayram A., Nisan 2024. https://jinepsgazetesi.com/2024/04/kokeni-Adige-dili-olan-ve-farkli-dillerde-yasayan-bazi-kelimelerin-ornek-cozumlemeleri-8/

 

Kaynakça

https://jinepsgazetesi.com/2014/02/pelasg-asilli-bir-halk-etruskler/

www.iksadyayinevi.com

www.circassiancenter.com

www.belleten.gov.tr

www.kayseri.bel.tr

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz