Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Derneklerimiz – KAFFED – DÇB

Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun (KAFFED) uzun yıllara dayalı çalışma sonucu kurulduğunu biliyoruz. 2022 Olağanüstü Genel Kurulu ile başlayan bir tartışma sürecinin içindeyiz.

Dünya Çerkes Birliği (DÇB) üyeliği ve Tüzük üzerinden başlayan tartışmalar, 2023 yılı Olağan Genel Kurul toplantısı sırası ve sonrası bazı üye derneklerin “faaliyetlere gözlemci olarak katılma, üyelikten ayrılma, üyeliği askıya alma” gibi tavırlar almasıyla devam etti.

Tavır alan derneklerimizden başlayarak federasyon üyesi derneklerimizle süreci değerlendirmek, gerek Türkiye’de gerekse uluslararası arenada önemsediğimiz “birlik” konusunun daha sağlıklı yürüyebilmesi için katkıda bulunmak istedik. Derneklerimize aynı dört soruyu yönelttik.

Mart sayımızda İstanbul Kafkas Kültür Derneği, Kayseri Kafkas Derneği, Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği yönetim kurulu veya başkanları ile yaptığımız söyleşileri verdik.

https://jinepsgazetesi.com/2024/03/derneklerimiz-kaffed-dcb/

Nisan sayımız için Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Samsun Çerkes Dernekleri ve Ceyhan Kuzey Kafkas Kültür Eğitim Derneği ile irtibat kurduk. 31 Mart yerel seçimlerine yönelik yoğunluk nedeniyle sadece Antalya Çerkes Derneği yanıtlarını gönderebildi.

https://jinepsgazetesi.com/2024/04/derneklerimiz-kaffed-dcb-2/

Mayıs sayımızda dönüş yapan Ankara ve Bursa Çerkes Derneklerini yayımladık.

https://jinepsgazetesi.com/2024/05/derneklerimiz-kaffed-dcb-3/

Haziran sayımızda Nazilli Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği’nin yanıtlarını yayımladık. İrtibata geçtiğimiz Samsun Çerkes Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Ayrancı, “Toplumumuzda yeni tartışmalara yol açmamak adına söyleşiyi uygun bulmuyorum” diyerek sorularımızı yanıtlamayacağını ifade etti. Adana Çerkes Kültür Derneği Başkanı Mutlu Kınık, görüş bildirmek istemediğini belirtti.

https://jinepsgazetesi.com/2024/06/derneklerimiz-kaffed-dcb-4/

Temmuz sayımızda Biga Kafkas Kültür Derneği ile Bandırma Kuzey Kafkasya Kültür Derneği’nin cevaplarına yer verdik.

https://jinepsgazetesi.com/2024/07/derneklerimiz-kaffed-dcb-5/

İrtibat kurduğumuz derneklerimizden dönüş beklerken, Susurluk Kafkas Derneği Yönetim Kurulu ile Sivas Kuzey Kafkas Kültür Derneği Yönetim Kurulu yanıt vermek istemediklerini belirtti.

Soma Kafkas Kültür Derneği Yönetim Kurulu, “Bir taşra derneği olarak bilgimiz yetersiz, cevaplamayalım. Yönetimin yanındayız”, Sungurlu Kafkas Kültür Derneği Yönetim Kurulu ise “Süreci detaylı takip edemediğimiz için cevaplamamız doğru olmaz” ifadelerini kullandı.

Ağustos sayımızda Düzce Adige Kültür Derneği, Sinop Kafkas Derneği, Çerkes Kültür Evi, Gönen Çerkes Kültür Derneği ve Balıkesir Adige Çerkes Kültür Derneği’nin cevaplarını yayımladık.

https://jinepsgazetesi.com/2024/08/derneklerimiz-kaffed-dcb-6/

Eylül sayımızda Bolu Kafkas Derneği’nin gönderdiği cevaplara yer verdik.

https://jinepsgazetesi.com/2024/09/derneklerimiz-kaffed-dcb-7/

Kasım sayımızda Göksun Çerkes Kültür Derneği’nin yanıtlarını yayımladık.

https://jinepsgazetesi.com/2024/11/derneklerimiz-kaffed-dcb-8/

Aralık sayımızda Denizli Çerkes Derneği’nin yanıtlarını paylaştık. https://jinepsgazetesi.com/2024/12/derneklerimiz-kaffed-dcb-9/

Bu sayımızda Reyhanlı Çerkes Derneği, Kütahya Kuzey Kafkas Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Uzunyayla Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile İnegöl Çerkes Adige Kültür Derneği ‘nin cevaplarına yer veriyoruz.


Reyhanlı Çerkes Derneği Yönetim Kurulu

Şamis Apiş (Başkan), Güler Kanşat, Asiye Hatan, Makbule Huvaj, Hüseyin Hatık, Tufan Abseyi, Mahmut Guneşko.


“Kültürü idame ettirirken, kimliğin yok olduğunu fark edemiyoruz”

-Jineps (J.): Nasıl bir KAFFED/Federasyon/Birlik hayaliniz var? Üye derneklerle ilişkiler, uluslararası kurumlarla ilişkiler, sürgün, soykırım, başta anadili olmak üzere kimliğe ve kültüre dair her konuda nasıl bir birlik? Mevcut durumun ihtiyacı karşıladığı seçeneği de var elbette.

Şamis Apiş

-Reyhanlı Çerkes Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şamis Apiş (Ş.A.): Kurulduğu dönemle şu anki dönem arasında çok farklar olduğunu düşünüyorum. İlk yıllarında çatısı altında farklı halkları temsil ediyordu ama bu halkların hepsi artık kendi isimleri altında federasyonlaştılar.

KAFFED’in de artık temsil ettiği halkın ismiyle faaliyetlerini devam ettirmesi gerektiğini düşünüyorum. Federasyonumuzu az da olsa ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı’na benzetiyorum. Her gelen bakanla değişen eğitim sistemi ve hiçbir eğitim alamayan öğrenci kalabalığı federasyon yönetimine aday olan her yönetimin yol haritasını ortaya koyduğu sloganlar (değişim hareketi/yüzü anavatana dönük KAFFED) ve durumu değişmeyen Çerkes toplumu… Sonuç olarak asıl sorunumuz toplumumuzun varlığını sonsuza kadar nasıl idame ettirebilme ve yaşatabilme sorunu. Çözümün de tüm federasyonların tek çatı altında konfederasyonlaşıp dilin, kimliğin, kültürün korunarak kamusal alanlarda görünürlüğün ve bilinirliğin nasıl artırılabileceğinin çalışmalarını yapmaktan geçtiğini ve farklı farklı yerlerde farklı farklı isimlerle Çerkeslik oynamanın bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Hele de dönüşün artık istense de çok zor olduğu şu dönemde…

Geçmişteki anavatan bağlantılarının geliştirilerek dönüşün daha da kolaylaştırılması gerekiyorken bırakın dönüşü öğrenci bile gönderemez hale gelinmiştir. Bu da bize anavatanla ilişkilerin her geçen gün daha kötüye gittiğini gösteriyor. Biraz da iğneyi kendimize batırmamız gerekiyor… Sonuç olarak, kurulmuş olan köprülerin temellerini daha sağlamlaştırıp farklı yollardan başka köprüler kurulmasını ve ulaşımın kolaylaştırılıp yolun kısaltılmasını sağlayacak bir KAFFED istiyoruz.

 

-J.: Siyasi kararları, hemen her sosyal tabakadan insanların üye olduğu kültürel derneklerin birliği gerçeğinden hareketle nasıl almalı? Dernekler ve KAFFED siyaseten neyi ne kadar yapabilir? Kimliğe dair talepler demokrasi ile ilintili. Kendinizi ifade edeceğiniz kamusal alanların en etkili olduğu yer TBMM ve orada temsiliyetimiz yok. Yerelde yoğun yaşadığımız kentlerde belediye başkanlığı seçimlerinde ağırlığımız tartışılır. Ne yapmalı, nasıl yapmalı?

-Ş.A.: Temel olarak farklı diasporadaki Çerkeslerin kimlik siyaseti ile kültür siyasetini karıştırıyor olmaları… Kültürü idame ettirirken kimliğin yok olduğunu fark edemiyoruz. Nasıl mı? Kraldan çok kralcı olarak bunun en yakın ve somut örneği Suriye’deki Çerkesler. Savaş ortamında olmalarına rağmen bir etnik grubun nasıl siyaset üretmesi gerektiğini ve sonuç ne olursa olsun bu ülkede yaşamak istiyorlarsa ona göre siyaset yaparak Çerkeslere olan bakışı değiştirmemeleri gerekiyor…

Her platformda olduğu gibi siyasette de çokseslilik ve farklı görüşlerin hoşgörüde birleşmemesi günümüze kadar bir Çerkes siyaseti oluşmamasının yegâne sebebidir.

 

-J.:Türkiye ölçeğinde en geniş, deyim yerindeyse kahir ekseriyeti kucaklayacak siyaseten karar alıp uygulayacak bir yapı olmalı mı? Olabilir mi?

-Ş.A.: Tabii ki olmalı. Bunun için sorumluluk alınıp elin taşın altına konulması ve çok çalışılması gerekiyor. Akıl birliği yaparak hoşgörüde buluşmalıyız.

 

-J.: Dünya Çerkes Birliği’ni (DÇB) nasıl değerlendiriyorsunuz? 1997’de UNPO’da, Çerkeslerin XIX. yy’da yaşadıklarının sürgün ve soykırım olduğunu, Çerkeslerin çifte vatandaşlık ve tarihsel topraklarına koşulsuz dönüş haklarının olduğu kararlarının alınmasını sağlayan DÇB gerçeğinden hareketle kamuoyumuzda ‘2000 öncesi ve sonrası DÇB’nin iki farklı yanı oldu’ değerlendirmelerine katılıyor musunuz? Nasıl bir Dünya Çerkesleri Birliği/Uluslararası Birlik hayal ediyorsunuz? Diaspora merkezli birlik düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Ş.A.:2000 öncesi ve sonrasını Putin öncesi ve sonrası olarak da adlandırabiliriz. Ben 1991 döneminde ilk öğrenci grubuyla vatana giden öğrenciler arasındaydım ve o dönemde her yıl en az 15-20 arası öğrenci 1998 yılına kadar yüksek lisans yapmak için vatana geliyordu ama daha sonra Rusya Federasyonu’nun (RF) yönetim şekli ile DÇB de Çerkeslerin kontrol noktası (gümrük) şekline geldi. Bizlerin diasporada farklı federasyonlar çatısı altında toplanıp farklı sesler çıkarmamız DÇB’nin geçiş şartlarını RF’ye göre şekillendirmesine sebep oldu ve bu durum hem ailelerin dönüşünü hem de eğitime olan ilgiyi azaltıp dibe kadar çekti. DÇB’nin şu saatten sonra bir STK gibi olması asla beklenmemelidir. Başında kim olursa olsun sonuç aynı olacaktır.

Lakin bir önceki federasyon yönetiminin DÇB’den ayrılma fikri hiç gündeme gelmemeliydi ve yanlış olduğunu düşünüyorum.

Federasyonun yapması gereken, vatanla olan DÇB köprüsünü yıkmadan, eğer inşa edebiliyorsa başka köprüler kurup, yolu hem yakınlaştırıp hem de kısaltmasıdır. Bir önceki yönetim bu ayrılma çalışmaları gündeme geldiğinde farklı STK’larla görüşüldüğünü dile getirmişti. Ama önceliği DÇB’den ayrılmaya vermek ve bu STK’ları gün yüzüne çıkarmamak federasyonun yapmaması gereken bir şeydir. DÇB’den ayrılma fikrinin doğru olduğunu düşünmüyorum.

 

KAFFED: Kafkas Dernekleri Federasyonu

UNPO: Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Örgütü


Kütahya Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu

Gürkan Arslan (Başkan), Şule Baydüz, Serkan Arslan, Canberk Güngör, Arif Taşpınar, Şamil Akduman, Nevin Arslan.


“Geçmişin acılarını unutmadan geleceğin umutlarını yeşertmemiz gerekmekte”

-Jineps (J.): Nasıl bir KAFFED/Federasyon/Birlik hayaliniz var? Üye derneklerle ilişkiler, uluslararası kurumlarla ilişkiler, sürgün, soykırım, başta anadili olmak üzere kimliğe ve kültüre dair her konuda nasıl bir birlik? Mevcut durumun ihtiyacı karşıladığı seçeneği de var elbette.

-Kütahya Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Arslan (G.A.): KAFFED’in kuruluşunda olduğu gibi daha güçlü olması için öncelikle ayrışmalardan arınıp tekrar bir hedef doğrultusunda birleşmiş, her alanda etkili bir federasyon olması hayalimiz var. Bu anlamda öncelikle siyasi gücümüzü artırmamız ve ülke siyasetinde etkili rol almamız gerekiyor.

Bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde etkili bir siyaset ve siyasal yapı oluşturamadık, bunun sıkıntısı hayatımızın her alanında etkili oldu. Ne yazık ki siyasi açılımlar ve süreçlerde yer alamadık, birkaç isim haricinde bakan, müsteşar, vekil çıkaramadık. Çıkanlar da kimlik karmaşası içinde sessiz kaldı ve toplumu ile bütünleşmeyi sağlayamadı. Ekonomik lobi, siyasi lobi, sosyokültürel alanlarda istenen seviyelere ulaşamadık, aslında asimilasyonda en etkili faktörleri hep başka sebeplere bağladık. Güçlü siyaset ve ekonomik birlikteliklerin toplumu daha sıkı ve yakın olmaya zorlayacağı gerçeğinden uzak, bireysel ve kısmi birliktelikler ile sınırlı kaldık; köyümüzün, kapımızın dışına çıkamadık. Siyasi lobimiz hiç olmadı, olsa da zayıf ve güçsüz kaldık.

Bugün gelinen noktada artık sorunlara baktığımız açının yanlış olduğunu ve değişmemiz gerektiğini anlamak zorundayız. Geçen süre zarfında federasyondaki bölünmeler daha etkisiz hale getirdi. Bölgesel ve kişisel ayrıştırmalar başka yapıların oluşmasına neden oldu. Umarım tekrar toparlanmaya ve birlikte olmaya mecbur olduğumuzu anlar ve ilk kuruluşta olduğu gibi tek bir çatı altında toplanmayı başarabiliriz.

 

Gürkan Arslan

-J.: Siyasi kararları, hemen her sosyal tabakadan insanların üye olduğu kültürel derneklerin birliği gerçeğinden hareketle nasıl almalı? Dernekler ve KAFFED siyaseten neyi ne kadar yapabilir? Kimliğe dair talepler demokrasi ile ilintili. Kendinizi ifade edeceğiniz kamusal alanların en etkili olduğu yer TBMM ve orada temsiliyetimiz yok. Yerelde yoğun yaşadığımız kentlerde belediye başkanlığı seçimlerinde ağırlığımız tartışılır. Ne yapmalı, nasıl yapmalı?

Türkiye ölçeğinde en geniş, deyim yerindeyse kahir ekseriyeti kucaklayacak siyaseten karar alıp uygulayacak bir yapı olmalı mı? Olabilir mi?

-G.A.: Tekrardan bir şeylere başlamak için insan kaynaklarımıza ulaşmamız gerektiğine inanıyorum. Köylerden başlayarak ülke geneline dağılmış toplumumuzla tekrardan iletişim kurulması ve yeni yapılanma; siyasal, ekonomik, sosyokültürel alanlarda kim, nerede yaşıyor, ne görevler alıyor, bulundukları siyasal, kamusal, ekonomik teşkilatların neler olduğunu değerlendirmemiz gerekiyor. Sadece Çerkes kökenli ünlüler videolarını izleyip “ya, bu da mı?” demek yerine “evet bu” diyebilmeliyiz. Sanat, ekonomi, siyaset, akademisyenlik gibi meslek alanlarına, toplumda değer görmüş insanlarımızın envanter bilgisine ulaşmak, aktif faaliyetlerin içine davet etmek, toplumu ve dernekleri cazibe merkezi haline getirmek zorundayız. Uzun çalışmalar gerektiren ama zamanla olumlu etkiler yaratacak olan toplumsal insan kaynaklarımızın elimizde olması ve aktif hale getirilmesinin önemli olacağını düşünüyorum.

 

-J.: Dünya Çerkes Birliği’ni (DÇB) nasıl değerlendiriyorsunuz? 1997’de UNPO’da, Çerkeslerin XIX. yy’da yaşadıklarının sürgün ve soykırım olduğunu, Çerkeslerin çifte vatandaşlık ve tarihsel topraklarına koşulsuz dönüş haklarının olduğu kararlarının alınmasını sağlayan DÇB gerçeğinden hareketle kamuoyumuzda ‘2000 öncesi ve sonrası DÇB’nin iki farklı yanı oldu’ değerlendirmelerine katılıyor musunuz? Nasıl bir Dünya Çerkesleri Birliği/Uluslararası Birlik hayal ediyorsunuz? Diaspora merkezli birlik düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-G.A.: DÇB veya KAFFED benzeri kurumların ortak bir strateji ve hedef ilkesi dahilinde birleşmesi gerekliliğine inanıyoruz. Burada stratejik hedefler belirlenmeli, toplumun bir plan ve proje altında hedefe kilitlenmesi sağlanmalıdır. Meselelere farklı açılardan bakıyor olmamız aslında bir şeyi değiştirmiyor, yollar faklı olsa da varılacak ve olunmak istenen yer aynı ise aslında yöntemlerin değil hedeflerin önemli olduğu gerçeğini kabul etmek zorundayız.

Bu bağlamda bütün kurumların toplanıp kişisel görüşlerinden ziyade toplum için ulaşılması istenen yer neresi, kendimizi nasıl ifade ediyoruz, gelecek ile ilgili hem ülkemizde hem vatanımızda yapılması gerekenler nelerdir, bunların belirlenmesi; kararlı ve sistematik olarak ilerlenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Bu bağlamda geçmişin acılarını unutmadan geleceğin umutlarını yeşertmemiz gerekmekte.


Uzunyayla Kafkas Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu

İrfan Kalkan (Başkan), Tuncay Gergef, Necati Doğan, Hasbi Demirci, Bekir Dinçaslan, Tansel İmdat, Nurdan Kardan.


“Diaspora eksenli bir birlik şarttır”

-Jineps (J.): Nasıl bir KAFFED/Federasyon/Birlik hayaliniz var? Üye derneklerle ilişkiler, uluslararası kurumlarla ilişkiler, sürgün, soykırım, başta anadili olmak üzere kimliğe ve kültüre dair her konuda nasıl bir birlik? Mevcut durumun ihtiyacı karşıladığı seçeneği de var elbette.

-Uzunyayla Kafkas Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Kalkan (İ.K.): Öncelikle kurumsal kibirden arınmalı. Tüm çalışmaların merkezinde kurumsal kimliğe değil, “ulusal dava”ya öncelik verilmeli. Bu doğru ilişkileri getirecektir.

Kafkasya’ya yönelik kurulmuş bütün kurumlardan gelecek işbirliği ve destek içeren yaklaşımlara olumlu yaklaşılmalı. Şahıslar birbirine küsebilir ama kurumlar küsmez; davasının menfaatine göre hareket eder.

Yapılan her iş ve eylemin sonunda “Toplumumuz bu iş veya eylemden şimdi ne kazandı?” sorusuna dolu bir cevap verebilmeyi hesap edip, iş ve eylemi ona göre kurgulamalıyız. Aktivite olsun diye bir iş yapılmamalı. Aktivite olsun diye yapılan işleri (kahvaltı, zexes, düğün, folklor organizasyonları vs.) taban dernekleri zaten yapar. Her çalışmanın sonunda “kazanımlar” diye bir rapor çıkarılıp üye kurumlara iletilmeli.

Bazı konularda Rusya’yı rahatsız edecek şeyleri söyleyemeyebiliriz. Ama kendi toplumumuzu rahatsız edecek şeyleri de söylemememiz gerekir. Söyleyebilenlerin önünü ise açan bir tavırda olmamız gerekir.

 

İrfan Kalkan

-J.: Siyasi kararları, hemen her sosyal tabakadan insanların üye olduğu kültürel derneklerin birliği gerçeğinden hareketle nasıl almalı? Dernekler ve KAFFED siyaseten neyi ne kadar yapabilir? Kimliğe dair talepler demokrasi ile ilintili. Kendinizi ifade edeceğiniz kamusal alanların en etkili olduğu yer TBMM ve orada temsiliyetimiz yok. Yerelde yoğun yaşadığımız kentlerde belediye başkanlığı seçimlerinde ağırlığımız tartışılır. Ne yapmalı, nasıl yapmalı?

Türkiye ölçeğinde en geniş, deyim yerindeyse kahir ekseriyeti kucaklayacak siyaseten karar alıp uygulayacak bir yapı olmalı mı? Olabilir mi?

-İ.K.: Anayasal sınırlar içinde kimliğin korunması ve geliştirilmesine katkı sunan siyasi tavırları koşulsuz desteklemeli, zarar veren yaklaşımları da koşulsuz eleştirebilmeliyiz. Bu konuda Çoğulcu Demokrasi Partisi’nin (ÇDP) içinde de KAFFED’de de yer almalı ve orada siyasi söylemler üretmeliyiz. Bunu yapamıyorsak tam destek vermeli, yakın ilişkide bulunarak üzerlerinde etki oluşturmalıyız.

Seçimlerde partilere verdiğimiz destek görünmeyeceği için hiçbir parti bizimle işbirliği yapmıyor/yapmaz. Oylarımızı bir yerde toplayıp görünür kılmalıyız. O zaman dikkate alınırız. Önyargıdan arınmış olarak ÇDP’yi düşünmeli, onlardan değişiklik istiyorsak bunu açıkyüreklilikle bildirmeli, onlarla tartışıp hizaya getirmeliyiz.

 

-J.: Dünya Çerkes Birliği’ni (DÇB) nasıl değerlendiriyorsunuz? 1997’de UNPO’da, Çerkeslerin XIX. yy’da yaşadıklarının sürgün ve soykırım olduğunu, Çerkeslerin çifte vatandaşlık ve tarihsel topraklarına koşulsuz dönüş haklarının olduğu kararlarının alınmasını sağlayan DÇB gerçeğinden hareketle kamuoyumuzda ‘2000 öncesi ve sonrası DÇB’nin iki farklı yanı oldu’ değerlendirmelerine katılıyor musunuz? Nasıl bir Dünya Çerkesleri Birliği/Uluslararası Birlik hayal ediyorsunuz? Diaspora merkezli birlik düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-İ.K.: DÇB toplumumuza zarar verir hale gelmiştir. Kuruluş amaçlarının hiçbirini yerine getirmemiştir. Rusya merkez siyasetine destek veriyor fakat oradan halkımız yararına sonuca katkı sunacak herhangi bir somut destek alabilmiş değil. İşbirlikçi yönetimin elindeki en önemli koz, en büyük diasporanın temsilcisi KAFFED’i kontrol altında tutabiliyor olmak. Halkımızın aleyhine olan bütün açıklama ve işlerine sert tepki verilmeli, kontrol altına alınamıyorsa da ayrılmalıdır. Anlamsız, sonuç üretmeyen tavizler bizi halk önünde cevap veremez duruma sokuyor.

Diaspora eksenli bir birlik şarttır. Ama bunu sadece kafadar kurumları bir araya getirmek için yaparsak yeni bir ölü kurumumuz olur. Sevdiğimiz sevmediğimiz bütün kurumları, en azından çoğunu içine alan bir yapı oluşturulamazsa yeni bir hizip oluşturmaktan başka işe yaramaz. Hepimiz, bütün kurumları bir araya getiren yapı halkımızdan da teveccüh görecektir. Biz büyük kurumuz, dava için kurumsal önceliklerimizi ve avantajlarımızdan gerekirse taviz verebilmeyi içimize sindirmemiz gerekir.


İnegöl Çerkes Adige Kültür Derneği Yönetim Kurulu

Şevket Akej (Başkan), Ergün İlçin, Alpaslan Turan,
Nevin Demircan, Fatih Memiş, Zerrin Zeynep Baykul, Hakan Kandemir, Aydın Akın, Batuhan Gireyhan, Enes Aydın, Talha Arslan.


“Hiçbir olaya veya gelişmeye karşı ön hazırlığımız yok”

-Jineps (J.): Nasıl bir KAFFED/Federasyon/Birlik hayaliniz var? Üye derneklerle ilişkiler, uluslararası kurumlarla ilişkiler, sürgün, soykırım, başta anadili olmak üzere kimliğe ve kültüre dair her konuda nasıl bir birlik? Mevcut durumun ihtiyacı karşıladığı seçeneği de var elbette.

-İnegöl Çerkes Adige Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Akej (Ş.A.): Öncelikle görüşümüzün alınmasını ve topluma iletme fırsatını oluşturduğunuz için derneğimiz adına teşekkürlerimizi iletiyor, sizlere başarılı bir yayın hayatı diliyorum.

Sorunuza gelirsek; aslında biz Türkiye diasporası içerisinde kültürün dinamik olarak yaşadığı derneklerden biriyiz. Yerel imkânlarımızı kültürümüz için harekete geçirebilme kabiliyetimiz yüksek. Dilin gündelik kullanımı ve gençlerin kültür hayatı içerisinde aktif olması gibi avantajlarımız var. Ancak avantajların pozitif etkilerini görmekle beraber tersine şöyle bir etkisini de yaşıyoruz: Biz kaybettiklerimizi ve asimilasyonun bize kaybettirdiklerini de belki diğer derneklerin ve tabanlarının yaşadıklarından daha travmatik yaşıyoruz.

Dolayısıyla uzun yıllardır şöyle bir pratik geliştirdik: Biz; sizin de sorduğunuz üzere üye derneklerle ilişkiler, uluslararası kurumlarla ilişkiler, sürgün, soykırım, başta anadili olmak üzere kimliğe ve kültüre dair her konuda aksiyoner/paydaş/dinamik bir tavır geliştirme alışkanlığını uzun yıllardır kazanmış olduk. Mevcut koşullarımız ve tabanımız çok fazla politika üretmemize imkân veremezken aksiyon içerisinde olmamızı, ulusal anlamda görünür olmamızı ve katkı sunmamız gerekliliğini (muhtemelen Xabze gereği olduğunu düşünerek) özümsemiş bir taban.

Şevket Akej

Anavatanla ilişkilerimiz de aynı pratik ve dinamikle gelişti. Takip etmişsinizdir, ilk kardeş şehir projesini uygulayan derneklerden biriyiz ve hâlâ anavatanla hem bürokratik hem de sosyal ve kültürel olarak dinamik bir ilişkimiz var ve bunu çoğunlukla bağlı bulunduğumuz federasyondan bağımsız geliştirebildik. Köylerimizden onlarca çocuğu anavatanla buluşturduk. Bölgesel derneklerle ilişkilere ve gençlik yapılanmalarına katkı sunduk (Güney Marmara). Bu pratiği federasyon ile paylaştığımızda ise hem ilişkilerimizin etkisinin arttığını hem de çatı örgüte bu anlamda katkı sunabilmiş olduğumuzu gördük. Bu bizi mutlu etti ve tabanımızla beraber bu mutluluğu yaşamış olduk.

Diğer taraftan sürekli aksiyon içerisinde olmak ve kazanımlarımız, bizi politik düşünmekten çok duygusal düşünmeye ve toplum adına pragmatik davranmaya itti. Bu durumdan şu anda memnun olmak durumundayız zira fikri altyapımızla, entelektüel birikimle topluma yeni bir yol açmak derneğimiz için çok iddialı bir söylem olur. Dolayısıyla politik olarak kafa yorarak değil icraat yaparak ve en büyük çatı örgütü KAFFED’in ve neticesinde toplumun güçlenmesi için çalışarak devam edeceğiz. Bizim yolumuz bu. Eksenimiz ve rotamız da anavatan.

Sorunun ilk kısmını son olarak cevaplamak istiyorum. Mevcut durumun ihtiyacı karşılamadığı tabii ki aşikâr. Ancak bunda yegâne sorumluluğu derneklerimiz ve kurumlarımız üzerinden değerlendirmek yanlış olur. Kültürle ilgili birçok insanımızın derneklerle yolu kesişmiştir. Yaşadığımız sorunları lütfen aklımıza getirelim. İnsanımız motive olamıyor. Kimliği sahiplenmeyen bir toplumun etkili organizasyonlar kurma, onları geliştirme ve siyasi/ulusal/uluslararası neticeler ve faydalar çıkarma şansı olduğunu düşünmüyorum. Belki kötümserim, biz asimilasyonu daha travmatik yaşıyoruz diye başta belirtmiştim, bazı derneklere uzaktan baktığımızda onların tabanlarının ve üyelerinin travma bile yaşayamayacak kadar süreçten uzaklaşmış olduklarını görüp üzülüyorum. Zannediyorum diaspora olarak suni teneffüs döneminde ya da iyimser bir bakış açısıyla hemen öncesindeyiz. Yani nasıl bir hayaliniz var dediniz ya; ben artık hayal kurma, fizibilite ve plan yapma ve sonrasında uygulamak için artık çok geç olduğunu düşünüyorum. Geldiğimiz nokta artık ancak teşhis ve tedavi noktası. Ne yapalım derseniz kimlik konusunda aktif çalışalım, kurumsal yapılarımızı güçlendirelim, anavatanla bağları artıralım. Basitçe sıralamak zorundayım önerilerimi. Detaylara girmeye gerek yok. Zira çok fazla tartışma kültürümüzün olmadığını ve çabucak ayrıştığımızı cümle âleme gösterdik son dönemde.

 

-J.: Siyasi kararları, hemen her sosyal tabakadan insanların üye olduğu kültürel derneklerin birliği gerçeğinden hareketle nasıl almalı? Dernekler ve KAFFED siyaseten neyi ne kadar yapabilir? Kimliğe dair talepler demokrasi ile ilintili. Kendinizi ifade edeceğiniz kamusal alanların en etkili olduğu yer TBMM ve orada temsiliyetimiz yok. Yerelde yoğun yaşadığımız kentlerde belediye başkanlığı seçimlerinde ağırlığımız tartışılır. Ne yapmalı, nasıl yapmalı?

-Ş.A.: Bu sorunun cevabını da kısa yolla vermek zannediyorum kolay ve gerekli. Sorunuzun anahtar kelimeleri şunlar; siyasi kararlar, demokrasi, temsiliyet ve ağırlık. Şimdi bu noktadan hareketle talep edilecekler ve potansiyel kazanımlar olması bekleniyor. Ama zannediyorum formülün çalışması için gerekli ilk adımda biz sürekli çuvallıyoruz. Yani kimliğimiz ve kendimizi nasıl tanımladığımız. Bu tanımlama tam da demokrasinin ve siyasetin bizden istediği önşart. Ama biz bu tanımlamayı uzun yıllardır gerek bireysel gerekse kurumsal olarak yapamadık, yapamıyoruz. Sonuçta bireysel olarak başarılı ve diğerlerine nispeten özgüvenli bir toplum olarak tüm girişimlerimiz kadük kalıyor. Temsiliyet noktasında ise daha eleştirel bakmak zorundayım. Bizim insanımız maalesef siyaseti sadece iki türlü yapabiliyor. Biri, kendisi ve istikbali için; ikincisi de başkaları veya onların ideolojileri için. Üçüncü bir yol hiç olmadı maalesef. Dernekler ve üst kuruluşlar da sonrasında siyasi figürlerin etrafında minimal faydalar için koşuşturup duruyor. Taban kendi içinden çıkan siyasilere hiç sorumluluk yüklemezken (çünkü siyasilerle aynı kafa yapısına sahip) dernekleri ve üst kuruluşlarını alabildiğine eleştiriyor.

Bir de reel bakış açısına sahip olamıyoruz. Sürekli kendi gücümüzü test edeceğimiz büyük söylemlerle ortaya çıkıp sonra kendi moralimizi bozuyoruz. Bu konuda gerçekten derin şekilde fizibiliteye ve gerçek saha çalışmalarına ihtiyacımız var.

 

-J.: Türkiye ölçeğinde en geniş, deyim yerindeyse kahir ekseriyeti kucaklayacak siyaseten karar alıp uygulayacak bir yapı olmalı mı? Olabilir mi?

-Ş.A.: Olmalı tabii ki. Ve olabilir de. Ancak neden olamıyor konusunu daha çok sorgulamalıyız. Öncelikle kendi toplumsal özelliklerimizin karşıdan bir tespitini yapalım. Biz diğer toplumlara nazaran daha demokratik, katılımcı ve özgüvenli bir toplumuz demiştik. Bu bir avantaj gibi görünebilir. Ancak asimile olduğumuz coğrafyalar liderlik kültünün hâkim olduğu coğrafyalar ve netice alabilmek için kuvvetli kurumlardan ziyade kuvvetli liderlerin sürece öncülük etmesi bekleniyor gibi bir durum var ve bizim toplumsal yapımız da kurumlarımızda bir hiyerarşi oluşmasına izin vermiyor. Burada hiyerarşi olması gerektiği fikrini savunmuyorum ancak gördüğümü söylemek durumundayım. Ülkede bulunan siyasi partilerin teşkilatlanma yapılarına bakarsak zannediyorum mukayese için doğru bir örnek vermiş olurum.

 

-J.: Dünya Çerkes Birliği’ni (DÇB) nasıl değerlendiriyorsunuz? 1997’de UNPO’da, Çerkeslerin XIX. yy’da yaşadıklarının sürgün ve soykırım olduğunu, Çerkeslerin çifte vatandaşlık ve tarihsel topraklarına koşulsuz dönüş haklarının olduğu kararlarının alınmasını sağlayan DÇB gerçeğinden hareketle kamuoyumuzda ‘2000 öncesi ve sonrası DÇB’nin iki farklı yanı oldu’ değerlendirmelerine katılıyor musunuz? Nasıl bir Dünya Çerkesleri Birliği/Uluslararası Birlik hayal ediyorsunuz? Diaspora merkezli birlik düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Ş.A.: Aslında yine söylemek istediğim şey, hayal etme aşamasını herhalde geçmiş durumdayız. Ve tersine düşünmeliyiz. Tarihsel süreçte edinilen kazanımların topluma yansıması nasıl oldu ve toplumun tepkisi nasıl oldu? Geriye dönüp baktığımızda istemeyen/isteyemeyen bir diaspora ile karşı karşıyayız gibi geliyor bana. Sadece kurumlar üzerinden tartıştığımız sürece işimiz zorlaşıyor. Tabii ki dönemsel, konjonktürel ve yönetimsel olarak şartlar değiştiğinde birinci sorumlu olarak kurumlar görülüyor ve biz dernek yöneticileri de eleştiriyoruz DÇB’yi. Ama onu sorunlarımızın yegâne sorumlusu olarak görmek kolaycılık.

Biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? Örneğin bir dernek üyesi kendi penceresinden bakarak sosyal medyadan büyük fikirlerin, radikal söylemlerin savunucusu olabiliyorken ve topluma kanaat önderliği yapabiliyorken, gerçek hayatta derneklere ve çocuklarına karşı en basit sorumluluklarını bile yerine getiremeyen profillerle karşılaşıyoruz maalesef. Tabii ki birçok gayretli insanımızı tenzih ederek söylüyorum. Yanlış anlaşılmak istemem.

Diğer taraftan Çerkes toplumunu tek cümleyle anlatmam gerekirse hiçbir zaman hazır olamayan bir toplumuz demek yanlış olmaz sanıyorum. Hiçbir olaya veya gelişmeye karşı ön hazırlığımız yok. Tartışıp duruyoruz. Uzatmak istemiyorum. Biz bu meseleye de derneğimizi yukarıda tanımladığımız noktadan bakıyoruz; yani içinde bulunduğumuz piramitten. Yapıyı bizler kurduk, bizler eleştirdik, bizler toparlayacağız. Alternatifi zorlamak çok zor geliyor bizlere. Zorluklarla kurduğumuz yapılar ve örgütleri koruyamaz isek daha bölünmüş, gruplaşmış, rekabet eden ve nihayetinde çatışan bir toplum olmamız kaçınılmaz.

Diaspora merkezli birlik düşüncesi aslında çok uzun şekilde cevaplanabilecek bir soru. Ancak ben yine kısa yoldan yanıtlamak istiyorum. Bence hazır değiliz. Zaman ve o zemin burada yok. Kültür ve onu kullanan insan envanterimiz kısıtlı. Biz burada ‘Seçmeli Ders’ konusunu bile organize edemezken diaspora merkezli bir örgütü tartışmamız komik geliyor bana.

Bu konuda son enerjimizi anavatana yönelik kullanmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü biz tartışıp dururken nesillerimiz elimizden kayıyor.

Teşekkürler.

Yazarın Diğer Yazıları

Sakarya’da oy verilemeyecek

Abhazya Merkez Seçim Komisyonu 15 Şubat’ta yapılması planlanan Abhazya Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye’de ikamet eden Abhazya vatandaşlarının oy kullanması için Sakarya’da kurulan oy kullanma...

Çerkez Taşköprü yeniden köy olmak için harekete geçti

2023 yılı sonunda referandumla mahalle statüsüne geçen Çerkez Taşköprü, beklenen hizmetleri alamayınca yeniden köy statüsüne dönmek için harekete geçti. Mahalle sakinleri imza toplayarak resmi...

‘Köklerin İzinde…’

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından 19 Nisan’da yapılacak olan “Köklerin İzinde…” başlıklı Kuzey Kafkasya Halk Dansları Yarışması’na başvurular başladı. Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde (Ataşehir,...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img