Çerkeslerin taleplerinin partilerin seçim bildirgelerinde yer alıp almaması önemli midir?
Elbette ki.
Siyasi partilerin tüzükleri aynalarıdır aslında. Siyaseten bir tavır alınacaksa buraya bir bakmak gerekir. Genel-geçer lafları, insanların duymak istedikleri lafları çok söyler siyasetçiler. Ama sözler uçar/uçtu bugüne kadar ama yazılar kaldı. Tabi ki deneyimler de birer örnek olarak ders çıkarmamız için göz atılmasını bekler durumda.
Bugüne kadar TBMM kürsüsünden Çerkes sorununa dair çok az şey söylendi. Olağanüstü olaylar nedeniyle; 1922-23’lerde Gönen-Manyas sürgünü, Kafkasya’daki savaşlar vb. gibi. Demokrasi sorunu olan kimlik sorununda, kimlik zenginliğine sahip bir ülke meclisinde her kimlik özelinde bu kadar az laf edilmesinin nedeni demokrasinin ülkedekidurumu ile yakından ilgili. Temel sorunlara dair o kadar az ilerleme var ki arada atılan göstermelik gaz alıcı ileri adımlar arşa yükseltiliyor. AB müktesebatı gereği atılan demokratik adımlar “bugüne kadar yapan oldu mu” yaklaşımı ile abartılıyor.
Çerkes, Gürcü, Laz, Ermeni, Alevi, Pomak, bütün kimliklerin sözcüklerini içererek kurulacak cümleler, onların özel sorunlarının altını çizen ve çözüm öneren ve bu cümlelerin seçim bildirgelerine girmesi kıymetlidir. Bir sözdür. Direk bir sözdür. Genel geçer demokrasi lafları, ileri demokrasi lafları yerine somut birşeydir. O kimliğe dokunmaktır, “senin gerçekliğini biliyorum ve önemsiyorum ve dikkate alıyorum ve ilgileneceğim” mesajıdır. Parti üzerinden bütün Türkiye kamuoyunun bilgilenmesini, kulak vermesini ve ilgilenmesini sağlamaktır. Kamu ile paylaşımın önemi çok kıymetlidir kısaca. Ve kimlikler bu kozu kullanmalıdır açıkça. Talep etmelidir, seçim bildirgelerinde kendi kuracakları cümlelerle yer almayı. Seçimlerde oy verme ölçeği olmalıdır bu durum. Kuru kuruya herhangi bir partiden aday adayı olanları çok gördük. Kimlikleri her ne olursa olsun, vekil oldukları andan itibaren tek seçici parti liderinin ve parti tüzüğünün çerçevesi içine sıkışıp kalanları çok gördük. Tam bu noktada 17 kez genel seçim yapıldığını hatırlayalım. Çeşitli partilerden seçilen Çerkes milletvekillerini de alt alta sıralayabiliriz. Sonuç?
Taleplerimize seçim bildirgesinde yer veren ve en geniş toplumsal uzlaşmayı temsil edebilecek şekilde Çerkesler tarafından işaret edilecek vekil adaylarının seçilmesidir önemli olan. Seçim bildirgesine sahip çıkmak zorundadır parti ve o partiden seçilecek Çerkes vekilin/vekillerin mücadelesi bir adım önde başlayabilecektir.
Kısa ve öz, şimdi yine talep konusunda herhangi bir yaklaşımları olmadan -kendi ağızlarından çıkacak lafları 17 seçimdir duyuyoruz, partilerin seçim bildirgelerinde ne olacağını söylemeliler- çeşitli partilerden aday adayı olanlara, Çerkes kimliğimle oy vermeyi hiç düşünmem. Altını çizerek, kişiliklerinden bağımsız olarak Çerkes kimliğimle sandık başında olacağımdan hareketle böyle davranacağım. Belirttim, 17 seçim pratiği var arkamızda.
Taleplerimizi, dertlerimizi önemseyen, seçim bildirgesine koyan/koyma sözü veren, bu çerçevede Çerkeslerin işaret edeceği adaylara listelerinde yer açan, tabi ki göstermelik sıralar değil söz konusu edilen, partiler birkaç adım önde olmalı tercihlerimizde.
Bunu yapacak parti yoksa, çözüm farklı bir inisiyatif geliştirmek olacaktır doğal olarak. Sınırlı kamuoyu yaratabilecek, büyük olasılık biçimsel kalacaktır. Yani çok daha geniş bir kamuoyu ile Çerkes sözcüğünü paylaşabilmek ve bir vekil de olsa Çerkes kimliği ile meclise göndermek yerine daha sınırlı bir pozisyona evet demek olan bağımsız adaylık meselesi. Tabi ki sonuçta gerekli olan oyun kimlerden ve nasıl isteneceği meselesi de kendiliğinden ittifak konusunu gündeme getirecektir. Tabi ki sonuçta seçilmek gibi bir amaç varsa.
Jıneps’te Partilerle Söyleşiler
Son iki sayımızda CHP’den Mehmet Bekaroğlu ve HDP’den Selahattin Demirtaş ile söyleşi yaptık.
Özellikle kimliğe dair genel ve özel sorularımızı herbirine sorduk. Okuyucularımız ve Çerkeslerin ve kimlik sahibi herkesin, demokrasi daha fazla demokrasi diyen herkesin verilen yanıtlardan gerçek niyetin ne olduğunu anlayabilmelerine yardımcı olmak istedik. Hep beraber ezberlerimizi bozup parti yandaşlığı yerine kimlik yani demokrasi yandaşlığı yapmak için sorduk bu soruları. Anadili, kimliğe dair demokrasi yaklaşımlarını, özelimizde Abhazya’yı, Güney Osetya’yı, sürgünü, soykırımı, çifte vatandaşlığı sorduk. Yanıtların, seçimlerde oy verme ölçümüz olması gerekmez mi?
Anayasa Giriş Örneği
“Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz”.
Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin girişidir bu paragraf. Orada anılan Çeçenler, Işid saflarında amaçsızca savaşanlar değil elbette, Suriye topraklarını ikinci vatan kabul eden, Işid’e karşı öz savunmalarını birlikte yaşadıkları halklarla birlikte yapan ve eşitler olarak masada olan Çeçenler. Böyle bir girişin altına imza atan parti olur mu Türkiye’de?
Hoşgeldin Ferhat Kentel
Geçen sayı uzun bir aradan sonra İnci Hekimoğlu köşe yazmaya başladı. Bu sayı Ferhat Kentel. Her iki isme de teşekkür ediyorum.
Türkiye sayfamızı haber tekrarları yerine farklı bir içerikle hazırlamayı uzun süredir konuşuyorduk. Adımlarımızı attık ve konuşmaktan fiiliyata geçmiş olduk nihayet. Son sayılara kadar özverili emeği ile sayfayı hazırlayan yayın kurulu üyemiz Tülay Taşyar’a da teşekkür ediyorum.