Güneşi doğurmak

0
479

Son yılların heyecan verici Çerkes siyasal hareketi acı-tatlı birçok şey yazdı aslında tarihe, bunun bugün anlaşılmasını beklemiyorum. Çünkü yaşadığımız coğrafyadaki siyasal hareketlilikleri göz önüne aldığımız da bizlerin beklentisini yükselten bir grafik görüyoruz. Kendi boyumuzu da, bu grafik üzerinden ölçmeye kalkınca biraz küçük kalıyoruz. Halbuki kendi boyumuzu, kendi grafiğimize göre ölçmeye kalkarsak dev olmasak da, cüce kalmadığımızı anlayacağız. Bunu ikili konuşmalarımızda bazı arkadaşlarımıza söylüyorum; kendimizi küçük görmeyelim, belki tarihte çokça rastlanılmayacak bir noktanın eşiğindeyiz; bu eşik belki Çerkesliğin kurtuluşu için yeterli değil, ancak ona doğru yaklaşmak için kritik bir adım ve geldiğimiz yoldan asla sapmamalıyız.
Dirayetli ve tutarlı bir politikayı, bir iki kişinin önderliğinde değil, bir kolektifin bünyesinde yıllara yaymış durumdayız. Dün bizlerin broşürlere yazdırarak siyasal bir vaade çevirdiğimiz taleplerimiz artık bizim değil; varsın kardeşlerimiz adımızı inkar ederek o taleplere sarılsın; bunda bizim hiçbir zararımız yoktur, yapmak istediğimizi başardık ve bu talepleri halkımızın bir çok kesimi için talep edilebilir bir arenaya taşırdık. Bizim seçim vakti; siyasi bir olguya taşıdığımız bu taleplerimiz bundan böyle Çerkes halkının içinde hızla yayılan bir politikaya evriliyor. Dün karşımıza dikilip bizlere ağızlara alınmayacak hakaretler edenler, bugün taleplerimiz altında eziliyorlar. Çerkesliğin başına örülen Türk-İslam hegemonyası sarsılıyor ve dökülüyor. Çerkeslik; kendi öz bilinciyle, insanlığa ve dahası büyük insanlığa doğru hızla akıyor. Taleplerimiz, bizlerin siyasal görüşünden arındırılmış olarak Çerkes tabanında yer buluyor. Kısacası; artık davamız yavaş yavaş bizlerinden davası olmaktan çıkıp, halkımızın davası olmaya yüz tutuyor. Bizlerin isimleri ve kendi özgül siyasi görüşleri bu davadan siliniyor diye asla üzülmemeliyiz, hatta sevinmeliyiz! Hiçbirimiz kendi siyasi kariyerimiz ve ideolojik davamız için “Çerkesleri” araçsallaştırmanın peşinde değildik, biz ancak Çerkeslik için inandığımız ideolojiyi araçsallaştırmayı düşünebilirdik. Bu yüzden sınıf siyasetine saplanıp kalmak yerine, kimlik siyasetine “Çerkes” olarak tutunmadık mı? Dostlarım, artık şunu bilin ki; davada Çerkesliği araçsallaştıranlar kaybetmeye mahkum, davayı Çerkeslik için araçsallaştıranlar kazanmaya yakındır. Davamız; Çerkesleri içinde bulundukları durumdan daha iyi bir duruma taşıyacak, insanlığı da ayaklar altından omuzlar üstüne çıkaracaktır.

Biz, Çerkesler üzerine “Güneşi doğurmak” peşindeyiz!
Güneşin nereye ulaşacağı, kime can vereceği; o güneşe ulaşmak isteyenlerin karar vereceği bir mesele. Yüzyıllar boyunca Çerkeslere güneşi dar edenler, kurulmuş bütün köylerimizde asimilasyon duvarları inşa ettiler; o duvarların dibinde başkalaşım küfleri oluşturdular. Köy adlarımız, soyadlarımız, dilimiz, xabzemiz çürüdü o küfte! O küf; bize nereden geldiğimizi, nereye dönmemiz gerektiğini unutturdu. Kendimizi sadece dans eden, yemek yiyen bir yöresel alana sıkıştırdık. Bizim öznemize ait olmayan şeyleri içselleştirirken, bizim tarihimize mal olan herşeyi unuttuk! Şimdi; bize ait olanın peşindeyiz ve güneşimiz de onun için doğuyor. Güneşi doğurmak zor, tehlikeli ve marifet isteyen bir iş bilmeliyiz; asimilasyon duvarının dibinde tutan küfler ümmetçilikten Türkçülüğe ve bunların tüm varvasyonlarına kadar aynı şeye hizmet ediyor! Biz de son kalanı çürütmeye! Biz de; bizde son kalanı korumaya, kaybettiklerimizi kazanmaya hizmet etmeliyiz!
Çerkesliğin güneşini, halkımızın çatısına doğru taşıdığımız her milim; bu küfleri ve ondan nemalananları çıldırtıyor: Çerkesliği bir bıçak gibi insanlıktan kesip, başka bir tarafa yamamaya çalışıyorlar; biz ise Çerkesliği insanlık aleminin içine son sürat taşıyoruz. Hangi dağ efkarlıysa, oraya koşuyor; kimliğimizle varoluyoruz! Hangi ananın yüreği yansa, onun Çerkes evladı oluyoruz! Hangi çocuk ağlasa, ona bir Çerkes umudu veriyoruz. Güneşi doğurmak sancılı, ama onurludur! Biz bu uğurda en güzellerimizi kaybettik, en iyilerimizi! Mahmut’tan Nartan’a, Mevlan’dan Ferdane’ye… Bu güneşi doğurmak artık boynumuzun borcu ve insanlığımızın gereğidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz