Yunan filozof Heraklitos “değişmeyen tek şey değişimin kendisi” demiş milattan önce, şimdiki İzmir’de. Hele kendi zamanından bakarsak ona, bunu fark etmek gerçekten zeka gerektiren bir şeydi. Heraklitos bu sözü o zaman değilde, şimdi söylemiş olsaydı hiçbir anlamı yoktu. Daha babamız yaşındaki insanlardan elektriksiz hayatı dinleyebiliyoruz. Dünya son yüzyılda ne kadar değişti, hiç düşündünüz mü!
Ya bizim jenerasyon… İnternetin adım adım mahallelere kafeler olarak gelmesi, daha sonra evlere girmesi, Telefonun cebe girmesi, internetin telefona girmesi, telefonun akıllanması, aklının insanı geçmesi… Şöyle geriye yönelik düşündüğümde; biz televizyonun mesaisinin gece bitip sabah başladığını gören jenerasyonuz aslında…
Değişim hayatla birlikte doğdu bu gezegende, fakat insan için son yüzyılda öyle hızlandı ki akşam yatıp sabah farklı bir dünyaya uyanmak çokta şaşırtıcı olmuyor.
Değişim sadece teknoloji ile sınırlıda değil, hayatın her alanında bir değişim söz konusu. Bilgi değişiyor, felsefe değişiyor, doğru ve yanlış değişiyor, batıl ve gerçek değişiyor, sınırlar değişiyor, teknik değişiyor, kültür değişiyor, toplum değişiyor, hayaller değişiyor, umutlar değişiyor, gelecek değişiyor. Herkes kendi uzman olduğu alanın şöyle bir gerisine bakınca, değişimin her alanda ve çok yönlü olarak gerçekleştiği gerçeği ortaya çıkıyor.
Heraklitos haklı, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisi” fakat bu değişim doğrudan ilahi bir müdahale ile veya doğa kanunlarıyla değil, bilakis insanın ellerinde şekillenerek oluşan bir değişimdir ve bu yüzdendir ki bu değişim en az insan kadar acımasız ve katı. Değişimin parçası olamayana tahammülü ve acıması yok. Değişime ayak uyduramayan insanlar yalnızlaşıyor, hükümetler yıkılıyor, devletler kargaşaya sürükleniyor, toplumlar eriyor.
Değişimin etkilemediği hiç kimse yok, insan kendini korusa dahi ondan ilerleyen jenerasyon mutlaka bu değişimin bir parçası oluyor. Burada önemli bir şey var, bireysel olarak çok fark edilmeyen fakat toplumsal yapımızı tamamen etkileyen bir nokta… Değişimin sonucunu yaşadığımız kesin, fakat değişim sürecinin neresinde olduğumuz, yaşadığımız sonucu belirleyen en kritik etken. Eğer değişim sürecinin dışındaysak, yaşadığımız sonucun bizimle hiçbir alakası olmuyor, fakat değişim sürecinin içinde olabilirsek, yaşadığımız sonuçta bize ait bir şeyler de olabiliyor.
Kısaca; Hayat insanın ellerinde değişiyor, bizde hayatın içinde yaşıyoruz. Değişiyoruz vesselam. Hem birer birer, hem biner biner, hem kişisel hem toplumsal olarak değişiyoruz.
Önceki değişimin sonucunu yaşarken, sonraki değişimin sürecinin içinde olmak; nesillere değişen dünyada kendi kültürel alanlarını açmanın önemli bir noktası.
Toplumsal yaşam iki önemli zaman kavramının tam ortasında yani yaşanan anda şekillenmektedir. Toplumun dünyaya ve içinde bulunduğu her şarta adapte olabileceği yerdir “an”. Değişim de öyledir, geçmiş değerler silsilesinin değişimle adapte olabileceği en uygun ortam değişimin yaşandığı andır. Değişim tamamlandıktan sonra; bunun etkisi değişimin gerçekleştiği yerden dalga dalga yayılır. Toplum bu değişim dalgasına kendisi ve kendi değerleriyle yetişmiş bireyleriyle adapte olduğu müddetçe bu değişim kendi toplumsal dinamiğine zarar vermez, sonrası ise toplumun kendi içinde yaşayacağı bir krizi tetikler. Bu kriz toplumun yapısına zarar verirken, mutlak suretle gerçekleşeceği temelleri bu krizin çatlattığı yerlere bırakır.
Aslında bir çoğumuz bu çatlakları rutin hayatımız da hissederiz, bir aile ortamında veya sokakta; “bizim zamanımızda” diye başlayan her söz; değişime an içinde adapte olamayan ancak artık onun hakim olduğu anlayışta bulunan birilerinden. Şöyle bir düşündüğümüzde bunu hatırlayacağız.
Yukarıda değişimin aklıma gelen alanlarını yazdım, açıkçası eksiği var fazlası yok bu alanların, ancak bizim konumuz belirli bir toplum olduğundan ötürü daha geniş alanlara girme gereği hissetmediğimi bilmenizi isterim.
Değişimi dünya üzerinde bir bütün olarak peşinen kabul ederken, değişen dünyada Çerkesleri ele almak niyetindeyim.
Gelecek sayıda da değişimin kendisi içinde Çerkesleri ele alarak devam edeceğim, kalın sağlıcakla..