Sevgili dostlarım, kendi çapımda, insanlık tarihine baktığımda, şöyle bir sonuçla karşılaşıyorum. “KESİNTİSİZ KAVGA!” Bunun niçinleri ve nedenleri elbette ki çok önemli. Ancak neyin en önemli olduğu meselesi pek net değil. Toprak mı, su mu, inanç mı (göksel), ahlak mı (izafi), “BEN” mi veya tümü birden mi?
Şimdi diyeceksiniz ki, “Be Ali Çurey, sana ne, bunca teferruattan?” İnanın, ben de aynı soruyu defalarca kendime sordum ve soruyorum. Bir plajda veya bir havuzda yüzüyorsunuz. Bu esnada suyun içine biri çiş yapsa, susabilir misiniz? İşte benim de frenleyemediğim bu. Kısaca, zayıf bir yanım var, o da beş duyum. Belki de savaş ve kavgaların, nedenlerinden biride bu tarafım olabilir! Yani “BEN!”. Bu “Ego!” ise zannımca insanın ölüme direnmesidir. Zira öleceğini kesin olarak bilen insan “ölümsüzleşmek” istiyor. Onun içinde “en büyük” ve hatta “Dünyada en büyük!” iddiasıyla, başta savaş olmak üzere, bazen somut ve ama genelde korku içerikli muhayyel icraatlar ileri sürebiliyor. Bunlar, ya “kutsallık” ya “hizmet” kavramlarıyla da motive ediliyor. Kiminin veya kimlerin çalınan emek, artı değeriyle oluşturulan, bu görüntülü yapay manzaralara bakarak, yani yokluk aynasında kendi gölgeli silüetini seyrediyor. Kim bilir, o anda nasıl bir haz içinde…! Demem o ki, “Bitmeyen kavga!” burada mı saklı?
Sevgili dostlarım, şimdiye dek hiç söylenmeyen veya yazılmayanları, sanki ben söylüyor ve yazıyormuşum gibi, akıl ötesi, bir duyguya kapılıyorum. Ve hani ya “Buldum buldum!” diye, hamamdan sokağa fırlayan bir meczup. Adı “Arşimet” olan bir fani misali. Kendimi öyle sanıp, bir gün kafayı yersem(yemedimse) yanınıza koşarsam şaşırmayınız. Adam aradığımı sanmayınız. Ben de “Adam mıyım” sorusuna yanıt arıyorum. Çünkü “memleketimden insan manzaralarına” baktığımda kendimden şüphe duyuyorum! Ve birazda utanıyorum. Beş duyusunu kullanamayan bir insan topluluğu manzarası.
Sevgili dostlarım, bunca söz kalabalığının sonunda, bir soru daha aklıma takılıyor. Nedir o? Şudur; acaba İNSAN DEFOLU BİR VARKLIK MIDIR? Elbette ki, bu hükme kızan ve kızacak olan pek çok Ademoğlu olacaktır. Çünkü “göksel” inanç buyruklarında bunun aksi hükümler mevcut. “Yaradılmışların…?”
Sevgili dostlarım, ‘kendisini’, ailesi, çevresi ve en yakınlarına anlatamamış bir insan olarak, kime ne için ve nasıl, neyi anlatmak istediğimi bende bilmiyorum. Sadece bitmez, bir hırsla yazmak istiyorum. Defolu yanımı, depolu gösterip, ne kadar farklı olduğumu ispatlamaya çalışıyorum! İyi mi?
Ben çok büyük, daha da büyük bir dünya arıyorum. Zira bu küçük dünya yetmiyor bana arkadaş. (Yetmiyorsa, öte dünyaya git, demeyin. Onun yerine uzayın sonsuzluğuna gitmek istiyorum) Ayıp mı? Bahçeler, bağlar, dağlar, ovalar, yaylalar, evler, devler, develer, denizler, ormanlar yetmiyor arkadaş. Arabalar, atlar, uçan daireler ve kısaca şu anda mevcut hiçbir şey bana yetmiyor arkadaş. Zaman bile yetmiyor. Günah mı? Yani, isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü karadır. “Dedim ya beş duyumu yitirdim” diye ilgili bir doktor arıyorum. Hastalığıma teşhis koyacak.
Sevgili dostlarım, “Göksel inancın” üç cenahı, birbirlerinin inancına ne kadar saygılılar? Örneğin, Pazar günü İSEVİLERİN ibadet çanı çalarken, diğer iki inancın mensupları, o anda oturdukları veya bulundukları mahalde “Durun arkadaşlar, bakınız ibadet çanı çalıyor, saygılı olalım” derler veya diyorlar mı? Bu anlamda, saygı bekliyorsan, saygılı olacaksın. “Onlar Gavur” demeyeceksin.
Sevgili dostlarım, gövde üstünde ‘baş’ (шхьа) veya ‘kafa’ denilen, bir organ mevcut. İnsanın beş duyusundan dördü, bu organın üzerindedir. Görme, işitme, koklama ve tatma. Beşincisinin nerede olduğunu biliyorsunuz. O da “Dokunma” duyusudur. Ayrıca, vücudumuzdaki, on iki pencerenin yedisi de, yine bu organ üzerindedir. Elbette ki “BEYİN” denilen bilgisayarda buradadır. Demem o ki, insan olan ben, bunları unutup, bu organı “KAFA”yı sadece VESTİYER olarak kullandığım için, dünyayı ve sorunları algılayamıyorum. Bana yardımcı olun lütfen!
Sevgili dostlarım, psikolojim bozuldu. Genel anlamda psikoloji “Ruh bilimi” olarak tanımlanır. Kökeni tartışmalı bir sözcük.
1- Псы – Psı = Su
2- Псэ – Pse = Ruh
3- Къуэ – Ko = Oğul (Erkek evlat diye bilinir)
4- Пкъы – Pkı = Beden
5- Лажъэ – Лажэ – Лэжъэн – Лэжэн – Laje – Lejen = Çalışma ve suç (suçluluğu da içerir)
Sevgili dostlarım, söz konusu olan “Beş Duyuyu” biri veya birileri her dönem kendi egemenliği ve iktidarı için, “göksel” ve gerekse “sosyal” değerlerin öncülüğünde vahşice kullanılmıştır. Halen de öyle. Yani, kafayı iyice sarıp sarmalayacak, gözlerini kapatacak, kulaklarını tıkayacak ve konuşmayacaksın. Yani, dilini yutacaksın. İtaat edip, verilenle yetineceksin. (Kıtmir?)
Notlar :
1- Israrla ve inatla yazmaya devam edeceğim. İnsanı diğer canlılardan ayıran üç kavramı;
a- İnsan Aklı
b- İnsan Dili
Utanma Duygusu
Son madde olan”c” utanma duygusunu yitiren insanın, insan dışı canlılardan hiç farkı yoktur. Ama, ‘bir şeyin yitirilmesi içinde “VAR” olması gerekmez mi? ’ diyebilirsiniz.
2- En korktuğum insan tipi, kesintisiz “İNANÇ” içerikli konuşma yapan ve yazanlardır. Artık şuna inandım ki, bu tip insan veya insanlar, ya kendi inancından şüphe duyuyor veya “İNANCI”, suçunu, gerçek kimliğini çıkarcılığı için kamufle aracı olarak kullanıyor. Herhalde “O” kimse veya kimseler kadar, başkaları da inandıkları inanç türünden haberdardırlar. O halde, bu kesintisiz inanç çığırtkanı mübaşirlere DİKKAT!
3- İnancınızı, Tanrı vergisi ana dilinizle, okuyup, yazıp ve anlayıp ona göre icra etmedikçe kaos bitmeyecektir. Zira inancın “bana göre” tanımlaması ve benim anladığıma göre ile yaşanması, aynı inanç mensupları arasında dahi bitmez kavgaya neden olacaktır. Tez elden kendi inancımızı kendi anadilimizle yaşayalım.