Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan, Halkların Demokratik Partisi’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Jıneps’in sorularını avukatları aracılığıyla yanıtladı. Demirtaş’ın duruşmalardaki hukuk derslerinin yanı sıra cezaevinde yazdığı kitaplar, besteleri, çizimleri, söyleşileri ilgiyle izleniyor. Ayrıca Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’nü en çok dile getiren siyasetçilerden biri. 2013’te BDP Eş Genel Başkanı’yken Meclis’e soru önergesi verdi, hatta Soçi olimpiyatlarını boykot çağrısı yaptı. HDP Eş Genel Başkanı olarak grup toplantılarında birçok kez bu konuyu gündeme getirdi. Sürgün ve soykırıma dair duyarlılığını Edirne F Tipi Cezaevi’nden yayımladığı metinlerle yineledi. Demirtaş’ın 157. yıla ilişkin sözlerini Jıneps aracılığıyla duyurmak istedik.
– Merhaba… Olağanüstü koşullardan geçiyoruz, öncelikle geçmiş olsun. En kısa sürede sizi tekrar aramızda görmek dileğiyle başlamak istiyoruz sohbetimize. HDP’ye ek olarak özelde sizi destekleyen bir kitle vardı, seçmenler için adeta aileden biriydiniz. Daha önce HDP’ye oy vermemiş kitleler/kişiler için de umut oldunuz. Sırrınız neydi?
Benden de merhabalar. Jıneps aracılığıyla tüm dostlara, özellikle Çerkes halkına yürek dolusu selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.
Doğrusu bir başarım varsa bunun büyük bir sırrı yok. Aslında yanıt, sorunuzun içinde zaten: Ben aileden biriyim. Ne isem oyum. Bunun için de özel bir çaba göstermeye gerek yok, haliyle. Bütün siyasetçilere de tavsiyem, oldukları gibi davranmaları. Gerçi böyle davranılsa bazı siyasetçilerin ne kadar rezil, ne kadar kepaze oldukları ortaya çıkar ama fena da olmaz. ?
– Pandemiyle birlikte gelen kısıtlamalar eylemleri, protestoları, ifade özgürlüğünü daha da daralttı. 1 Mayıs için balkonlara çağrı yapıldı. Hayatlar çevrimiçi yaşanıyor. Gelecek sizce nasıl şekil alacak?
Pandemiyle birlikte, tüm yeryüzünde alışılmışın dışında yeni bir yaşam deneyimleniyor. Sosyal ilişkilerden siyasal alana, ekonomiden iletişime, sömürü mekanizmalarından direniş yöntemlerine kadar birçok yeni şey hayatlarımıza giriyor. Sanırım herkes bu değişim hızına bir şekilde uyum sağlamak zorunda.
– Jıneps’te Şubat 2015’te bir söyleşiniz yayımlanmıştı (https://jinepsgazetesi.com/2015/02/halklarin-demokratik-alternatifini-ortaya-cikartmak-istiyoruz/). Mart 2015’te KAFFED’i ziyaret etmiştiniz. Soykırım ve sürgüne dair açıklamalarınızı biliyoruz. Çerkeslerle tanışıklığınız nasıl başladı?
Çerkes halkıyla, 1991’de İzmir’de ilk üniversite yıllarımda tanışmıştım. Özellikle sol mücadele içerisindeki Çerkes arkadaşlarımız sayesinde Çerkes halkının tarihi, mücadeleleri ve acıları hakkında bilgiler edindim. Aynı zamanda büyük bir empati yakaladım, sevgi ve saygı duymaya başladım. Aktif siyasete girdiğimde de Çerkes halkını da tüm halklar gibi her daim kendime yakın hissettim.
– Çerkesler de diğer halklar gibi kültür ve anadili çerçevesinde birtakım mücadeleler veriyor, asimilasyon tehdidi var, buna yönelik çözüm arayışları var. Türkiye’de halklar hak arayışlarında nasıl bir ortaklık zemini bulabilir, tecrübelerini nasıl paylaşabilirler?
Mesela anadille ilgili ortak bir konferans düzenleyerek beklentiler, çözümler ve talepler ortaklaştırılarak birlikte mücadele etmenin zemini sağlanabilir. Ayrıca ortak sosyal ve kültürel etkinlikler de düzenlenebilir. Mesela festivallerde, konserlerde hatta pikniklerde bile bir araya gelmek çok önemli ve anlamlı olacaktır.
– Adı üzerinde olan bir parti, “Halklar” partisi. Vekil dağılımında Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Arap, Alevi görüyoruz, olması gerektiği gibi… Çerkes, Laz, Gürcü… vekiller de olsaydı fark yaratır mıydı?
Elbette fark yaratırdı. Keşke olsaydı. Ancak halen geç kalınmış değil. Umarım önümüzdeki seçimlerde Çerkes, Laz, Gürcü milletvekilleri de kendi kimlikleriyle parlamentoda olurlar. Çünkü Türkiye hepimizindir, TBMM de tüm halkların meclisidir. Türkiye’yi hep birlikte demokrasi ekseninde büyütmek ve güçlendirmek için tüm kalbimizle, samimiyetle el ele vermeliyiz. Dil, kültür ve kimlik sorunlarımızı, birliğimizi koruyarak bir an önce çözmeli ve asıl mesele olan sınıf mücadelesine, emek mücadelesine, kadın mücadelesine ve elbette en hayati ve acil konu olan ekoloji mücadelesine daha fazla yoğunlaşmalıyız. Temennim odur ki, gelecek dönem parlamentosunda Çerkes, Laz, Gürcü vekiller de kendi halklarını temsilen bu mücadelenin içerisinde yer alacaklardır.
– Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’ne dair mesajınızı bu yıl Jıneps aracılığıyla iletmek ister misiniz, neler söylersiniz?
Maalesef Çerkes Soykırımı, uluslararası toplumun gündemine yeterince almadığı önemli bir soykırım. Acılarla yüzleşmek ve adalet için geçmişle hesaplaşmak, geleceği güvenle bakabilmenin olmazsa olmazlarındandır. Çerkes halkı da yeryüzünde soykırıma uğrayan birçok halk gibi aradan geçen uzun yıllara rağmen halen yasını tutabilmiş değil. Taziyesini sonlandırma fırsatı bulamamış ve acısını yüreğine gömememiştir. Bunların gerçekleşebilmesi için geçmişle yüzleşme ve hesaplaşma şarttır. Soykırımın kabul edilmesi ve özür dilenmesi işte bu nedenle bir halkın geleceği için önemlidir.
Çerkes Soykırımı’nda yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Soykırımın acısını ve taziyesini yüreğinde taşıyan tüm Çerkes halkına selamlarımı iletiyor, TBMM’yi de Çerkes Soykırımı’nı tanımaya çağırıyorum.
– Jıneps okurları adına çok teşekkür ederiz…